Yargı ve siyaset


YARGI reformunun tartışıldığı şu günlerde hem Adalet Bakanlığı’na hem Yüksek Yargı’ya bir öneride bulunacağım. Anayasa Mahkemesi’nin de bir noktaya dikkatini çekmek istiyorum. Bahsedeceğim ‘yargısal sorun’, Danıştay’ın belediye otobüs biletlerinin fiyatlarına dair kararlarıyla yeniden ortaya çıktı. Ankara Belediyesi otobüs biletlerine çeşitli tarihlerde zam yaptı. Bu konuda Danıştay’ın iki iptal kararı var. Ayrıntıya girmeden, özeti şu: Belediye 2003 yılında biletlere zam yapıyor, 2004 yılında iptal davası açılıyor, aradan 7 sene geçiyor ve Danıştay 1’e karşı 2 oyla yedi sene önceki zammı iptal ediyor. Bilet fiyatları 2003 düzeyine iniyor! Davanın bu kadar gecikmesi, değişen ekonomik koşullarda “dava konusu”nun ne hale geldiği, Belediye Başkanı Gökçek’in “Bu fiyatlarla yürütemeyiz” sözleri falan bir kenara... Hukuki sorun şudur: İdari yargı, kamu hizmetlerinin, bu arada otobüs biletlerinin fiyatı konusunda karar verebilir mi? Bizde karar veriyor!.. Malum, İstanbul’da köprüden geçiş ve metrobüs fiyatları hakkında da iptal kararları verdi! Yargının yetkisi Halbuki, bir belediye veya bir kamu kuruluşu, halka sunduğu bir hizmetin fiyatını artırarak, hatta aşırı zam yaparak oradan sağlayacağı gelirle başka bir hizmet alanında yatırım yapmayı planlayabilir. Bu karar “yerinde” değilse, yanlışsa, halk tepki gösterir, protesto eder, oy vermez. Yani yanlışın yaptırımı siyasidir. Yargı hiçbir şekilde idari bir kararın, mesela fiyat artışının “yerinde olmadığına” karar veremez. Fakat bizde idari yargı idarenin yerine geçerek, anayasal yargı da parlamentonun yerine geçerek karar verme konusunda çok “aktif”tir. Hukukta “aktivizm” denilen bu tavır, yargının, yürütme ve yasamanın yetki alanına tecavüzü anlamına geliyor. Halbuki hukukun en temel ilkelerinden biridir: Anayasa Mahkemesi de Danıştay da “yerindelik” denetimi yapamaz. Bir yasanın, bir kararın, iyi mi kötü mü, yararlı mı zararlı mı olduğuna karar veremez! Sadece hukuka aykırımı değil mi, ona bakar! Buna itiraz edecek tek hukukçu çıkmaz. Hukuki skandal! Ama buna rağmen, Anayasa Mahkememiz, Danıştay’ın tüzükler konusunda “yerindelik incelemesi yapacağına” karar vermiştir! Karar No: 1991/15’tir. Bu bir hukuki skandaldır! Bugünkü Sayın Üyelerin bir tekinin bile bu kararı savunacağını sanmıyorum. Olay şöyle: 1990 yılında Özal hükümeti Danıştay Kanunu’nda değişiklik yaparak Danıştay’ın tüzük incelemelerinde sadece “kanuna uygunluk” denetimi yapacağı hükmünü getiriyor. Yani “yerindelik denetimi” yapamayacağı... Muhalefet konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor ve Anayasa Mahkemesi “Danıştay yerindelik denetimi de yapar” diyen o talihsiz kararını veriyor! Bugün önerim şu: Yargı reformu konuşulurken, yargının “yerindelik denetimi” yapmasına yol açan mevzuat ‘temizlenmelidir.’ Bu niye önemli? Bu, hukuk devleti olmak için önemli... Bu, siyasetin hizmet planlamasında rasyonalize olması için önemli... Siyasette halka hesap verirlik ilkesinin tam gerçekleşmesi için önemli... Bu, yargının “yerindelik” gibi siyasi sorumluluk gerektiren alanlara, ayrı uzmanlık gerektiren konulara dalmadan, bütün dikkatini “hukuka uygunluk” denetimine yöneltmesi için önemli..

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER