‘
Kürt sorunu’nun bir önemli boyutu da cezaevleri. Yani
tutuklu ve hükümlüler.
Dicle Üniversitesi’nin 40’tan fazla öğrencisi
Diyarbakır hapishanesinden bir
mektup yollayarak yaşadıklarını bizlerle paylaşmak istemişler.
Bölgedeki durumu anlamaya yardımcı olacağını düşündüğüm bu mektubu aynen yayımlıyorum.
***
“
Sevgili Oral Çalışlar,
Bizler, Diyarbakır (D) ve (E) Tipi cezaevlerinde tutuklu bulunan 40’ın üzerinde,
Dicle Üniversitesi öğrencileriyiz. Ailelerimiz büyük olanaksızlıklar içerisinde bizleri okuttular. Bizler de Batı’daki akranlarımızın sahip olduğu imkânlara sahip olmamamıza rağmen, adeta kafa patlatırcasına çalışıp üniversiteyi kazandık. Ancak, ülkemizde yaşanan siyasal, sosyal,
ekonomik sorunlara karşı duyarsız kalmadık. Aydın
gençlik olma misyonumuzun gereklerini yerine getirmeye çalıştık.
Bunun için çeşitli demokratik etkinlikler, seminerler, basın açıklamaları vb. yapmaya çabaladık. Katıldığımız tüm etkinlikler, yasal ve demokratik
legal eylemlerdir. Buna rağmen, devletin güvenlik güçleri, üzerimizde her türlü baskıyı uyguladı. Nihayetinde geçen sene üniversitemizde polislerin açtığı ateş sonucu, matematik bölümü 3.
sınıf öğrencileri Mahsum Karaoğlan ve daha sonra Aydın
Erdem arkadaşlarımız vurularak yaşamlarını yitirdi... Daha düne kadar aynı sıraları paylaştığımız, aynı kampüste gülüp konuştuğumuz arkadaşımızı vurup öldürmüşlerdi.
Bizlerin bunları yaşanmamış sayması mümkün değildir. Bunun için yasal yollardan hak
arama mücadelesini verdik. Bu arkadaşlarımızı sorgusuz-sualsiz öldüren yargı önünde
adalete karşı
hesap vermeliydiler. Ancak bu adalet arayışımızın bedeli, Dicle Üniversitesi öğrencileri olarak bize ağır ödetildi ve daha da ödetilmeye devam ediyor...
Biz öldürülmedik. Bu yüzden kendimizi şanslı mı görmeliyiz? Bunu takdirinize bırakıyoruz. Yalnız şunu belirtmek gerekir ki; içimizden, sıramızdan bir arkadaşımızın yasını bile dahi tutamamışken, içeride dört
duvar arasında kendimizi gördük. Öldürülen arkadaşlarımızın failleri bulunsun dedik, bulunup yargılansın, yargılanıp cezalandırılsın ki, yüreğimize su serpilsin...
Ve bu isteklerimiz ‘örgüte üye olmak’, ‘
propaganda’, ‘gösteri yürüyüşü’ olarak tercüme edildi. Bu ‘eşsiz’ tercümeyle de tutuklandık. Kimimiz 3,5-10-15 aydır içeride.
Okulda
dersler veriliyor,
sınavlar yapılıyor. Belki de bir sınıf arkadaşımız, adımız okunduğunda ‘cezaevinde’ der. Ve bu yüzden gözaltına alınıp benzer suçlamalarla suçlanır veya tutuklanır... Kim bilir?
Çoğumuzun aileleri Diyarbakır dışında. Görüşçülerimizin sınavları, görüş gününe denk gelmezse, okul arkadaşlarımız gelir. Ailelerimizin çoğu, ayda bir yapılan açık görüşte zar zor geliyor. Bazen de gelemiyor. Kimimiz, haftada bir gün, 10 dakika arayabileceği ailesini, köydeki
telefon düşmüyor diye arayamıyor. Geriye mektuplar kalıyor.
Sınav sonuçlarımızı da, arkadaşlarımızdan aldığımız mektuplardan öğreniyoruz. Okul bölüm panosundan değil. Okula cezaevi ring aracıyla (cehennemiyle) götürülüp getiriliyoruz, eller kelepçeli...
Sınava; boş bir sınıfta giriyoruz, her pencere ve kapının önünde, arkasında askerler duruyor. Askerler ve hocalar gözetiminde sınavlara giriyoruz. Gören de,
darbe planlarını bizler yaptık zanneder! Kimi arkadaşlar, sınav kağıdına siyasal çözümlemeler yazıyor, kimileri
makale-şiir ve kimileri de arkadaş ve hocalarına selamlarını yazıp gönderiyor.
Ne yapsınlar? Kimisi 1. sınıfın daha ilk döneminde tutuklanmış. Kaynak yok ya da yetersiz. Olsa da cezaevi psikolojisi altında hazırlanmak, ders çalışmak oldukça zor.
Sonuç olarak, biz aşağıda ismi yazılı olan ve kendilerine ulaşamadığımız, ismi yazılı olmayan Dicle Üniversitesi öğrencileri olarak, 20-30 yıla varan cezalarla cezalandırılmak isteniyoruz. Her
mahkeme tahliye beklerken, bu beklentimiz yerine, taş atan çocuklarda olduğu gibi, yaşımız kadar cezalarla cezalandırılmak üzereyiz. Birkaç arkadaşımız aldı da... Uğradığımız bu haksızlığa devletin, kendi geleceği olan üniversiteli gençlerine reva gördüğü bu hukuksuzluğa karşı, sizlerden demokratik sesinizi yükseltmenizi bekliyor ve yanımızda görmek istiyoruz...
Sevgi ve saygılarımızla.”
Dicle Üniversitesi Öğrencileri
Sinan Kaplan, Zeki Metin, Hasan Basri Bozdemir,
Talat Uçar, Bedri Adanır, Yoldaş
Fırat, Mehmet Kocakaya, Azad Akıncı, Özgür
Güven, Abdullah Nas, Cihan Bahadır, Ethem
Öcalan, Sedat Altunay, İdris Baran, Mahsum Akbaş,
Umut Savaş Koç
yiğit,
Ramazan Durmaz, Ahmet Boncuk,
Harun Turan, Sedat
Uysal, Maşuk Ertem, Ayetullah Özçelik, Ferhat Yiğit, Cihan Ölmez, Mesut Bağcık,
Mehdi Ay, Mehmet Tanrıkulu, İlyas Gündüz, Ahmet Humartaş, Eray ..., Doğan ...,
Cuma ...,
Şaban ..., Mahrumi ..., Hasan ..., Şenol ..., Kadri ...
E Tipinde bulunan kadın arkadaşlar:
Zeynep Altunkaynak,
Mukaddes Şahin,
Ceyhan Şaybak, Derya ...Nilgün.