Lobi siyaseti


Bir zamanlar çok konuşulan Rum lobisinden artık söz edilmiyor, buna karşılık Ermeni lobisi ve soykırım iddiaları baş köşedeki yerini koruyor. Bu lobiler ve onların faaliyetleri yer aldığı ülkenin siyasi araçlarından biridir ve çoğunlukla bu ülkenin yönetimleri tarafından ayakta tutulur. Bunlar hedef alınan ülkenin politikalarını yönlendirmek için kullanıldığı gibi yeni uygulamaların zemini olarak da kullanılır. Mesela soykırım iddiaları kamuoyunu Türklerin soykırım yaptığını hatırlatmak ve içerde bir Kürt ayaklanması yaratıldığında devletin uygulamalarını soykırım olarak tanımlamak ve gerektiğinde bir dış müdahaleye zemin yaratmak için kullanılabilir. Her siyasi yöneliş onun alt yapısı hazır olduğu zaman başarılı olur. Türkiye’nin soykırım yasasının ABD Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmesine karşı tepki göstermesi sözcüklerde kalabilir. Yani herhangi bir somut adım atılması ancak bu adımları mümkün kılacak şartların varlığına bağlıdır. Ekonomik olarak dünyaya açılan ve herhangi bir olumsuz uygulama karşısında çöken bir yapı tepkileri sınırlar. Türkiye değişebilir politikalar üretmek istiyorsa her politikanın sebep olacağı sonuçları karşılayabilecek imkanlara sahip olmalıdır. Ayrıca dış politikalar günlük ya da tepkisel olarak belirlenemez. ABD Türkiye’nin kendi siyasi hedefleri için ne kadar önemli olduğunu yıllar önce görmüş ve onu kendisine bağlı tutacak tedbirleri almıştır. 1980’e kadar dışa bağımlılığı çok alt düzeylerde olan ama birçok çağdaş mal ve hizmetlerden mahrum olan ülkemizin 12 Eylül darbesinden sonra refahında gözle görünür bir olumlu değişiklik gözlenirken dışa bağımlılığı artmıştır. Sözlerim bu politikalardan herhangi birini övmek amacı taşımıyor sadece bir tespitte bulunuyorum. Ülkemizde halkın tercihleri kutsal sayılırken ve bunu seçilmişlerin temsil ettiği söylenirken ABD temsilciler Meclisi’nin üyelerinin oylarını eleştiremeyiz. Seçilmişlerin oylarının da yönlendirilebileceğini ve bu kişilerin hiç bilmedikleri konularda tercih yapabileceklerini kabul edip neyin amaçlandığını anlamaya çalışmalıyız. Bu meselenin Ermenilerle ilgisi sınırlıdır ve büyük güçlerin Türkiye üzerindeki politikalarıyla ilgilidir. Türkiye, bu şartlar altında, Ermenistan’la ilişkilerini geliştirir ve sınırları açarsa bu Azerbaycan’la ilişkilerimizin bozulmasına yol açar. Bunun sonuçları sadece kardeşlik olarak ifade ettiğimiz duyguları yaralamakla kalmaz enerji konusunda sıkışıklığa neden olur. İki konu ülkemizin yumuşak karnıdır. Biri Kürt sorunu diğeri enerjide dışa bağımlılıktır. Kürt sorununda geçmişte uyguladığımız ve bölge halkını rahatsız eden şiddet politikası elimizi zayıflatmıştır. Buna rağmen temelde bir bütünlük duygusu egemendir ve bunu bozacak adımlar atmazsak bu konudaki dış operasyonlar kolayca başarısız kılınabilir. Bunun ilk şartı devletin doğrudan halka hitap etmesi ve onların devleti olduğu düşüncesini teyit etmesidir. Enerjideki bağımlılığımız yerli kaynaklara yönelmek kadar siyasette uzun vadeli beraberlikleri hesaplayan ve bu kaynaklara sahip olanlara karşı yürütülecek politikalardır

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER