Hilafetin kaldırılmasının 86'ncı yıldönümü
Mersin'de farklı kutlandı.
CHP Kadın Kolları, beraberinde getirdikleri "çarşaf" olarak bilinen örtüleri parçaladı.
Bu
eylemle ilgili en iyi benzetmelerden birisini yazarımız Gülay
Göktürk 5
Mart tarihli köşe yazısında yaptı:
"Kara çarşafları yırtarken, yırttıkları çarşafların üstünde tepinirken nasıl da kendilerinden geçmişlerdi.
17'nci yüzyıl sonlarında Amerika'da Boston'un Salem kasabasında cadı avına çıkan kadınlara ne çok benziyorlardı..."
CHP'li kadınlara CHP içerisinde de tepkiler yükseldi.
Mersin
Kadın Kolları'na üye 12
eylemci istifa etti.
'
Çarşaf yırtma
ayini' birçok açıdan sakıncalar içeriyor.
Birincisi, halen toplumda tercihini çarşaftan yana kullanan kadınlar var.
Kadın Kolları onların
yaşam tercihlerine açık
hakaret etti.
Eylem, ötekini yok sayma ve mahalle baskısının açık delili.
İkincisi, CHP 29 Mart yerel seçimleri öncesinde "çarşaf
açılımı" yaptı.
Varoşlara ve mütedeyyin kesimlere ulaşmak için çarşaflı yeni üyelere törenle
rozet taktı.
İstanbul il örgütünün açılımının başarıya ulaştığı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun aldığı yüksek oy oranıyla ortaya çıktı.
Kadın Kolları, bu açılımın sindirilmiş bir tavır değişikliği olmadığını, "istismar" amaçlı olduğunu gösterdi.
Yani CHP'nin itibarına ve inandırıcılığına
darbe vuruldu.
Üçüncüsü, belki de en önemlisi, CHP'li kadınlar yakın tarihimizi de bilmiyor.
Hilafetin kaldırılması ile kılık-kıyafetin uzaktan yakından ilgisi yok.
CHP'li kadınlara, tarihçi Ali Satan'ın "Son Halife Abdülmecid Efendi" kitabını okumalarını
tavsiye ediyorum.
Hiç değilse resimlere baksınlar.
Abdülmecid Efendi'nin kızı da hanımı da çarşaflı değil.
Mersin'de eylem yapan kadınlardan görüntü olarak farkları bulunmuyor.
Saraylı olmaları dışında...
Hatta Abdülmecid Efendi'nin "nü" resim çalışmaları bile var.
CHP'li kadınlara, Atatürk'ün
Latife Hanım'la evlilik fotoğraflarına da bakmalarını öneriyorum.
Orada bütün zarafetiyle çarşaf var.
Latife Hanım çarşaf giyiyor.
Yani Atatürk'ün çarşaf, başörtüsü ya da etek şartı, kaba ifadesiyle "takıntısı" bulunmuyor.
Evleneceği kadının çarşaflı olmasına saygı duyuyor.
CHP de Atatürk'ün kurduğu bir parti.
Umarım nasıl bir gaf yaptıklarının farkına varırlar.
Bu ayıbın temizlenmesi için Kadın Kolları'ndan ayrılmaları yeterli değil.
"Ayin" yaptıkları meydanda, özür de dilemeliler.
Hem toplumdan hem de tarihten!
**
Kim kimi kuşatıyor?
Yargı reformu gündeme gelince, bazı çevrelerde kazanımları kaybetme kaygısı başladı.
Hakim ve Savcılar Yüksek
Kurulu (
HSYK) Başkan Vekili
Kadir Özbek, kurul kararlarına yargı yolunun açılmasını desteklediğini ancak referandumda "hayır" oyu kullanacağını açıkladı.
Daha paket bile belli değilken, bu çıkış neden?
Özbek, demokratikleşmeye neden 'hayır' desin ki?
Yargıtay Başkanı Hasan
Gerçeker bu duruma açıklık getirdi.
"Yürütme, '
yargı reformu' adı altında yargıyı kuşatma altına almak istiyor."
Yargıda kısır döngüyü en iyi bu iki açıklama özetliyor.
Yargıtay mensuplarını HSYK seçiyor. HSYK üyelerini de Yargıtay...
Gerçeker ve Özbek'in aynı düşünce alt yapısından beslendikleri belli.
Başbakan Erdoğan, dün TUSKON'da yaptığı konuşmada Gerçeker'e ağır bir
cevap verdi.
"Bu ülkede 411 milletvekilinin verdiği oy yok sayılıyorsa yasama ve yürütmenin yargıyı kuşattığından bahsedemezsiniz."
Erdoğan, ardından tersi bir durumun yaşandığını, yargının yasama ve yürütmeyi kuşattığını dile getirdi.
367, parti
kapatma,
katsayı düzenlemesi, başörtüsü gibi konularda evrensel standartlardan sapan kararlar halen hafızalarda canlı.
Birileri Türkiye'nin demokratikleşmesini, yargının bağımsız ve tarafsız bir yapıya kavuşmasını istemiyor.
Konumlarını ve kazanımlarını kaybetmekten korkuyorlar.