Türkiye’nin neredeyse yüz yıldır “resmi görüş” dışında kimsenin tartışmasına izin vermediği
Ermeni Soykırım iddiası, sonunda uluslararası bir düzeyde, üstelik de gittikçe ağırlaşan...
...büyük bir sorun oldu...
Demokratik toplumlar, çok seslilik ve ileri
özgürlük sayesinde arınıp kendi toplumsal sağlıklarını güvenceye alırken, Türkiye 1915 olaylarından
Dersim faciasına kadar bünyesini zehirleyen her türlü alerjik sorunun üstünü örterek sakladı.
Bunun ağır bedelini her yıl 24
Nisan yaklaşırken sıkıntıdan isilik dökerek ödemekte...
Kompleksiz toplumlar kendi geçmişlerini sükûnet içinde ve çok sesli bir özgürlük ortamında rehabilitasyona açarken, bizde buna tevessül edecek olanın gözünü patlattığımızdan bir türlü iyileşemiyoruz...
Tüm Türkiye gün boyu ABD
Temsilciler Meclisi Alt Komisyonu’nun önünde sıkıntılı nöbetteyken,
Ankara “
Anayasa savaşlarını” sürdürüyordu...
Ama flaş haber Belçika’dan geldi...
***
Belçika’da 25 ayrı
PKK noktasına 300 polisle
operasyon düzenlendi.
PKK KONGRA-GEL Başkanı Zübeyir Aydar ve PKK
Avrupa sorumlusu Remzi
Kartal yakalandı, operasyonlarda 15 kişi gözaltına alındı.
Ayrıca Fransa’da da dokuz ayrı yere
baskın düzenlendi. Geçtiğimiz hafta ise İtalya’daki bir
terör kampında çok sayıda PKK’lı
bombalı saldırı planları ile birlikte yakalanmıştı.
***
ABD
Hazine Bakanlığı, PKK’nın lider kadrosunda yer alan Murat
Karayılan, Ali Rıza Altun ve Zübeyir Aydar’ı 14
Ekim 2009’da “özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçısı” ilan ederken...
Dışişleri Bakanlığı da bu üç PKK’lının ABD’de bulunan mal varlıklarının dondurulmasına ve ABD vatandaşlarının bu şahıslarla
ekonomik veya ticari nitelikli işlem yürütmesinin yasaklanmasına karar verildiğini bildirmişti.
PKK/KONGRA-GEL de ABD yönetimi tarafından 30
Mayıs 2008’de “Yabancı
Narkotik Çeteleri Belirleme Yasası” çerçevesinde
yaptırım uygulanan uyuşturucu kaçakçıları listesine dâhil edilmişti.
Dün haberlerde, ABD’nin 2010’da da PKK’nın ikinci adamı
Cemil Bayık ile KONGRA-GEL Başkanı Remzi Kartal’ı uyuşturucu kaçakçısı ilan edeceği belirtiliyordu...
ABD, PKK’ya artan bir sertlikle “uyuşturucu taciri” muamelesi yapınca, aklıma önceki gün yayınlanan ama nedense kimsenin üzerinde durmadığı ABD
Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık Uluslararası Narkotik Kontrol Stratejisi Raporu geldi.
***
Raporda bir paragraf çok ilgimi çekmişti...
“Kara para” trafiği açısından,
havale ağlarının
terör örgütleri ya da destekçileri tarafından suiistimal edilmesini önlemek için devletin bu ağları araştırması ve düzenlemesi gerektiği belirtiliyordu.
Rapor, yine devlete, “terörizmin hukuki tanımını genişletmesi ve şu anda sadece yüzeysel olarak gözetlenen
yardım kuruluşları ve vakıflara yönelik denetimini güçlendirmesi” tavsiyesinde bulunuyordu... Acaba şimdi bu mu gerçekleşiyor?
***
Birleşmiş Milletler
Uyuşturucu ve Suç Ofisi UNODOC’un son
raporuna göre ise, dünyanın en büyük uyuşturucu tüketicisi olan Avrupa’ya giren afyon, eroin ve morfinin yüzde 85’i Türkiye’den
transit geçiyor.
Metin
Münir geçenlerde bu raporu konu alarak dört gün üst üste yazdığı yazılarda çok güzel detaylı bir durum özeti çıkarttı.
Dünyada uyuşturucu ticaretinin değerinin yıllık 65 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyormuş... Bu rakam, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunun 2008’deki toplam gelirinden fazla...
120 ülkenin gayri safi mili hâsılasından, yani bir yılda yarattıkları toplam gelirden yüksek ve 87 milyon nüfuslu Vietnam’ın milli gelirine neredeyse eşit...
***
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi UNODOC’a göre,
İran ile Avrupa arasındaki trafiği idare eden Türk suç örgütlerinin kilo başına kârı ise sekiz bin dolar. Metin Münir, bu hesaba göre Türk mafyasının yıllık kârının 600-700 milyon dolar arasında olduğu söyleyip, Türkiye’nin en büyük şirketi olan Türkiye
Petrol Rafinerileri’nin (Tüpraş) 2008 net kârının 333 milyon dolar olduğunu hatırlatıyor... Ermeni Sorunu, Anayasa meselesi derken, karşımıza “PKK-Türkiye-uyuşturucu” bağlantılı bir rapor çıktı.
***
PKK...
Kürt Sorunu...
Mafyanın uyuşturucudan elde ettiği 700 milyon dolarlık kar...
Ve
Ergenekon.
Uyuşturucu yumağı çözülür ise geriye “saf” olarak ne kalacak acaba?
“Kalan”, çözümü kolaylaştıracak mı, zorlaştıracak mı?
Kısacası “uyuşturucunun ırkı” nedir ve nasıl hareket eder?