Hürriyet başyazarı
Oktay Ekşi'nin, görüş almak isteyen televizyon kanallarından para talep etmesinin neden bu kadar tuhaf karşılandığını anlamakta zorlanıyorum. Böyle bir
uygulama Türkiye'de yok, tamam ama, televizyonlar Hürriyet başyazarının görüşlerine değer biçmiyor diye Hürriyet başyazarı da mı görüşlerine değer biçmemeli yani?
İnternet sitelerine yorum yazanlar Oktay Bey'in kendisine biçtiği 250 ilâ 1000 TL arası tarifeyi az bulmuşlar; aman efendim ne dokundurmalar! Hürriyet başyazarı kendisini yüksek değerde bulan okurları olduğu için sevinmeli...
Ayrıca bir
küçük ayrıntı gözden kaçıyor:
Oktay Ekşi'nin görüşleri için kanallar para ödeyecekler, ama kendisine değil başında bulunduğu
Basın Konseyi'nin vakfına... Yani Oktay Ekşi'nin görüşleri için para ödenecek, ama Oktay Ekşi'nin cebine beş kuruşu bile girmeyecek o paranın...
Bir şey daha: Oktay Bey'in para talep ettiği televizyon kanalları
Basın Konseyi'ne üye olmayan veya üyeliğini sildirmiş olan kanallar...
Son zamanlarda hayli kan kaybetti Basın Konseyi... İlk hamlede Akşam Grubu olduğu gibi ayrıldı; o dönemde meydana gelen tartışmalar sırasında aralarında Yeni Şafak'ın da bulunduğu bağımsız medya kuruluşlarının önemlileri ayrılmayı yeğledi. Daha yakın bir dönemde ise, genel yayın yönetmeni için 'medya imamı' sıfatını kullanan Oktay Ekşi'yi
protesto için Zaman da Basın Konseyi'ni terk etti...
Geride grup olarak Doğan
Medya kaldı sadece, TGRT ve Türkiye'yi saymazsak birkaç da küçük kanal ve
gazete...
Evvelce neredeyse bütün kanallar ve gazeteler üyesi iken Basın Konseyi gibi masraflı bir örgütü mali açıdan sorunsuz yönetmek zor olmuyordu. Sadece çok sayıda bağışçı ayrılmakla kalmadı,
Doğan Medya'nın da eskisi kadar katkı sağlayacak gücü yok... Ne yapsın yani Oktay Bey, Basın Konseyi başkanı olduğu için bütün masrafları cebinden karşılayacak değil ya?
Oktay Bey 12
Eylül (1980) darbesi sonrasında kurulduğu günden bu yana başkanı Basın Konseyi'nin; herhalde kurucusu olduğu Konseyin başında daha uzun yıllar kalır. 60 yıla yaklaşan gazetecilik hayatı 25 yıldır sürdürdüğü Basın Konseyi başkanlığıyla taçlanmış oldu. Kendisi birkaç kez "Kesin ayrılıyorum" mesajını verdiği halde, etrafındakiler, "Sakın ha, gitme, kal" diye kendisini kararından döndürdüler...
Hiç değilse durum dışarıya öyle yansıdı.
"Yanındakiler" de, en azından bir bölümü, kendisine yakın yaşlarda, onun kadar uzun süredir Basın Konseyi'yle irtibatlı ve ünlü kişiler...
İzmir Valisi olduğu dönemde kısa pantolonumla sokaklarda koştuğumu hatırladığım
Namık Kemal
Şentürk de Konsey'in
yönetim kurulu üyesi sözgelimi... 1945'te Tan Matbaası yağmalanırken kalabalık arasında yer almış, 1955'te meydana gelen 6-7 Eylül yağma olaylarını çıkartan '
Kıbrıs Türktür Derneği'nin 2. Başkanlığını yapmış
Orhan Birgit de...
Öteki ünlüleri unutursam aralarında darılanlar çıkabilir: Eski vali, eski
bakan Nevzat Ayaz... Son günlerde adı yeniden duyulan
avukat Turgut
Kazan... Siyasi görüşleri sayesinde parlayan bir akademisyen Prof.
Süheyl Batum...
Haluk Şahin,
Tufan Türenç ve Doğan Heper gibi kıdemli gazeteciler... Türkiye Grubu'ndan İsmail Kapan ile Mehmet Soysal...
TRT Genel Müdürü
İbrahim Şahin ile AA Genel Müdürü
Hilmi Bengi ve
Samanyolu TV Genel Koordinatörü Metin Yıkar'ı da üyeleri arasında sayıyor Basın Konseyi...
Bu hafta verdiği kararlardan biri, bir gazete yazarının yazısını okurlarla paylaştığı için, Samanyolu-Haber internet sitesini
kınamaktı Basın Konseyi'nin... Kınama cezası verilen oturumda, bir gazeteden 'kâğıt parçası' diye söz ettiği için şikâyete uğrayan Oktay Ekşi'nin savunması da dinlenmiş. "O gazete de benim hakkımda yakışıksız şeyler yazmıştı" diye kendisini savununca, Konsey Oktay Bey'i haklı bulmuş...
Dün baktım, başyazısında, bir meslektaşından 'bacaksız' diye söz etmiyor mu Oktay Ekşi? Daha doğrusu şöyle: "Bana 'kod adlı bir
provokatör' diyen o bacaksızı, hukukun verdiği tüm imkânları kullanarak, doğduğu yere kadar kovalayacağım..."
Araya girmek istemem, ama yazar onun için sarf etmiyor 'kodadlı provokatör' sıfatını...
Kendisinden 'bacaksız' diye söz edilen yazar Basın Konseyi'nin kapısını çalacak olsa, isimlerini saydığım Konsey'in saygıdeğer üyeleri, "Yazdım, ama sorun bakalım niye yazdım?" savunmasıyla karşılarına gelecek Oktay Bey'e ne derler acaba?
"Yazında 'doğduğu yere kadar kovalayacağım' derken ne demek istemiştin?" diye de sorarlar mı?
Paralı veya parasız Oktay Ekşi'yi televizyonlarda sıkça görmek isterim...