Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dün Patent Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada sarf ettiği "Değişime sırf bu hükümet istiyor diye karşı çıkılıyor" cümlesine herhalde herkes katılmıştır. Kendisinin yol arkadaşları, oy verenleri bu gerçeği fark edeli zaten çok oldu; karşısında yer alanlar da onun cümlesinde tasvir ettiği kendilerinin ruh halini artık gizleyemiyorlar...
Kendi hallerine bıraksanız 'değişim' sözcüğünü dillerinden düşürmeyecek niceleri, sırf Ak Parti eliyle geleceği için, dünyanın en gelişmiş anayasasını yapmaya da, özgürlükleri genişletecek yeni yasal düzenlemelere de, çağdaşlığın gereği uygulamalara da karşı çıkıyorlar...
Ne yapalım,
Türkiye'nin gerçeği bu...
'Türkiye'nin gerçeği' muhaliflerin yeniliklere karşı çıkmasıyla da sınırlı değil,
ülkenin başına her türlü derdin gelmesini de gönülden arzu ediyor muhalifler...
Ülkemiz her yıl bu zamanlarda bir ayı bulan bir '
Ermeni nöbeti' geçirir; yeni değil bu, ben bildim bileli, her yıl şu sıralarda
Amerikan Kongresi'ne sunulmak üzere bir 'Ermeni karar tasarısı' hazırlanır; yaklaşık bir ay sonra da ABD Başkanı'nın her 24 Nisan'da Ermeniler'e hitaben yazdığı mektupta '1915 olayları'ndan nasıl söz edeceği sorunu yaşanır...
Bir aylık bir süreyi 'Ermeni' sözcüğünün en sık geçtiği bir ortamda geçirir Türkiye: Karar tasarısı son anda engellenir, mektuba ayıp sözcük yerine 'trajik olaylar' genel yaklaşımını geçirir ABD Başkanı; rahat bir nefes alır, bir sonraki yıl bu zamanlara kadar başka dertlerimize dalarız.
Aynı rutin bu yıl da tekrarlanıyor; yalnız bir farkla: Gazetelerde çıkan yazılara biraz yakından yaklaşır, TV yorumlarına daha dikkatli
kulak verirseniz, bazı
kalem ve ağızların, "Keşke..." beklentisi içerisinde olduğunu keşfedebilirsiniz.
Keşke bu yüzden bir
kriz çıksa... Keşke Türkiye ile ABD ilişkileri ciddi biçimde yaralansa... Keşke girişimler başarısız kalsa da büyükelçimizi geri çeksek... Keşke bu yüzden ABD'li şirketlere verilmiş ihaleler iptal edilse... Keşke... Keşke...
Hiç kimseden
itiraz istemem, çünkü okuduğum konuya ilişkin yazılardan -bazılarında apaçık bazılarında ise satır arası- bu 'Keşke' mesajı alınabiliyor... Kimse kimseyi kandırmasın...
Madem açık sözlü olmaya karar verdik, o halde
ekonomik krizin ülkemizi 'teğet geçmesi' yüzünden duyulan hayal kırıklıklarını da hatırlayabiliriz. İzlanda'nın krizin en başında yaşadığı, şimdilerde komşumuz Yunanistan'ın başına gelen iflâs belâsını,
Allah vermesin, kendi ülkesi için arzu edenler yok muydu aramızda?
"Yoktu" diyenler, yalancıların safına geçiniz lütfen...
Siyasetçileri kast ederek "Sırf bu hükümet istediği için değişime ayak direyenler var" diyor ya Başbakan Erdoğan, aslında bu hükümet iş başından gitsin de isterse kendisi sıfırı tüketsin, buna razı olacak işadamları var... Yıllarca 'ilerici' postuna büründüğü halde, sırf bu hükümet savunuyor diye özgürlüklerin genişlemesine karşı çıkan aydınlar, sanatçılar, gazeteciler, yazarlar var...
Türkiye'ye başında böyle bir hükümet var diye sempati besleyen ülkeleri yadırgayan, elleri kalem tutuyorsa bu duygularını o ülkelerin vatandaşlarına aktarma yolunu seçen niceleri yaşıyor aramızda...
Yıllarca darbelere karşı çıkarak elde ettikleri primi, apaçık bir biçimde eski darbeleri sahiplenerek veya yenileri için çağrıda bulunarak harcayanları herhalde fark ediyorsunuzdur.
Böyle bir ülke Türkiye... Maalesef böyle...
Değişimi savunanlar yılsın, vazgeçsin, meydanı değişime karşı çıkanlara mı bıraksın? Elbette hayır. Millete güvensinler ve doğru bildiklerini yapmaya devam etsinler...