Fenerbahçe Yönetimi, Belediye maçından sonra hakeme yükleniyor... Yine adresi yanlış yerde arıyor... Hiç görmüyorlar mı sezonun en iyi maçını oynadıkları
Manisa deplasmanında bile kazanamadıklarını?
Ben şahsen
oyunculara bir şey diyemiyorum. Çünkü kapasiteleri bu kadar. Milyon eurolar harcanarak kurulan Fenerbahçe’de iyi diyebileceğiniz dört oyuncu var.
Emre Belözoğlu,
Alex, Gökhan
Gönül ve
Güiza... Güiza ve
Gökhan Gönül çok formsuz. Alex ve Emre de idare ediyor.
Takımda formda tek bir oyuncu yok. Kaleci Volkan’ın bir tane top kurtardığını gördünüz mü? Hele bir de hocası var ki, evlere
şenlik.
Oyuncusunu bir sol bek, bir sağ açık oynatıyor. Siyah ile beyaz kadar farklı yani.
Fenerbahçe taraftarı
takımın toparlanacağını ve şampiyonluğu kovalayacağını zannediyorsa boşuna ümitlenmesin. Çünük Fenerbahçe,
Galatasaray’ın da Bursaspor’un da
Beşiktaş’ın da, hatta Trabzonspor’un da
futbol olarak çok gerisinde.
Benim bu kadar kötü ilk kez gördüğüm Belediye’den bile iki gol yiyorlarsa, Galatasaray, Beşiktaş,
Kayserispor gibi dirençli takımlara karşı nasıl duracaklar veya iki zorlu
Ankara deplasmanını nasıl atlatacaklar?
Zaten bu kadar demoralize olmuş bir takımın ayağa kalkması kolay değildir. Elbette bir-iki maç kazanabilirler ancak yarışı götüremezler.
Fenerbahçe Yönetimi’nin şimdi oturup, biz ne yaptık, diye düşünmesi lazım.
Güney Amerika’dan yapılan transferlerin hiçbir işe yaramadığını göremezlerse, politikayı değiştirmezlerse paralar havaya uçmaya devam eder. Koca Fenerbahçe takımında çalım atabilecek bir oyuncu bile yok. Herkes al-ver oynuyor. Eğer büyük takımsanız futbolda en büyük
silah olan çalımı yapabilen 3-4 tane sihirbazınız olacak. Bu takımın Parreira’dan kalma pas hastalığından acilen kurtulması gerek.
Beşiktaş son şansını iyi kullandı
Beşiktaş takımı Kayserispor galibiyeti için yatıp kalkacak Sivok’a dua edecek. Çünkü Sivok’un geçtiğimiz hafta Galatasaray’a attığı gol Beşiktaş’ın bugün yarışın içinde olmasını sağladı. Takım motivasyonunu kaybetmedi, Kayseri’de de son şansını iyi değerlendirdi.
Rakip Kayserispor’un kadro derinliğinin olmaması ve eksik oyuncular yüzünden önlemi kolay bir takım haline gelmesi de Beşiktaş’ın işini kolaylaştırdı.
Mustafa Denizli bugüne kadar
Fink -
Ernst ikilisini dönüşümlü olarak hücuma gönderiyordu. Bu kez arkalarına İbrahim Toraman’ı koydu, ikisinin de hücum gücünden ortak yararlanmak istedi. Bunda da başarılı oldu.
Oyunun hemen başında gelen
erken gol rakibin disiplinden kopmasını da sağlayınca aslında kolay bir galibiyet geldi. Tek düşünülmesi gereken olay bu kadar
rakip risk almışken yeterli sayıda kontratak yapılamamasıydı. Bobo’nun ileride oynaması ise kanat oyuncularına avantaj sağlıyor. Sürekli gezgin olduğu için onlara boş alan yaratıyor. Tello ve Ekrem’in golleri de onun sayesinde geldi.
İşte arzulanan Galatasaray!
Galatasaraylı taraftarlar maçtan sonra herhalde “İşte bizim görmek istediğimiz takım bu” demişlerdir. Rakibine pozisyon veren ancak üç katını bulan bir oyun felsefesi... Yıllardır seyircinin alıştığı futbol bu. Bu tür takımı seviyorlar. Kazanırsın veya kaybedersin ancak alışkanlıklardan vazgeçtiğin zaman seyircini de kaçırıyorsun.
Rijkaard, bu takımın yavaşladığı zaman bütün özelliklerini yitirdiğini sanırız
Atletico Madrid maçında anlamış olacak ki,
Kasımpaşa karşısında eskiye döndü. Baktığınızda dört
savunmanın kenar bekleri hücumcuydu. Önlerinde Mehmet
Topal. Onun önündeki dörtlüde sadece Ayhan savunma yapabiliyor.
Santos,
Arda,
Keita özgür oyuncular. Jo da önlerinde gezgin...
Galatasaray’ı şampiyonluğa kilitlenmiş, o havayı yakalamış bir takım olarak gördüm. Fenerbahçe ile aralarındaki en önemli farkı ise onlarda sonucusu değiştirecek Sabri, Caner, Santos, Jo, Arda ve Keita gibi isimler varken, Fenerbahçe’nin sadece Alex’in ayaklarına kalması.
Mustafa Sarp ile
Mehmet Topal birlikte gereksiz. Ancak bazı önemli maçlarda Rijkaard orta sahayı biraz daha sıkı tutabilir o kadar...