Umutlarıyla, hayalleriyle gidiyor insan...


Hayat değişmiyor, bir varsın bir yoksun. Öylesine akıp gidiyor çabuk çabuk. Dakar’da, siyah Afrika’nın okyanusa açılan en uç yerinde birinden duymuştum: “Wolofça bir atasözü vardır, yarını beklesen de gelir, beklemesen de...” Hayat böyle bir şey. Hayatı nasıl yaşarsan yaşa, son hep aynı. Önce Uğur Erel gitti, Mülkiye’den sevgili arkadaşım. Benim adım Gagarin‘di, ona hepimiz Asfori Uğur derdik. Çok iyi basketbolcuydu. Milli olmuştu, bir ara Basketbol Federasyonu Başkanlığı da yapmıştı. 1960’ların başlarında, ne güzel hayaller ve büyük umutlarla yaşadığımız o keyifli Mülkiye yıllarında, fakültenin kantininde ya da kolejli kızlarla buluştuğumuz cumartesi akşamüstlerinin ev partilerinde Asfori Uğur’a takılmadan olmazdı. Asfori’nin ölüm haberi gelince, beş yıl önce yapayalnız bir başka diyara göç eden sevgili Chester’i anımsadım. Daha önce kaybettiğimiz diplomat arkadaşlarım deve Yalçın, Tahsin, Mali Şube’den Baba Melih... Bütün bu ölümler, bir yaştan sonra senden de bir şeyler alıp götürüyor. Ve ne yazık ki bu bir şeylerin yerine bir daha yenilerini koyamıyorsun. Ahmet Küflü’yü de kaybettik, Bilgi Yayınevi’nin sahibi. 1980’lerde benim ilk kitaplarımın yayıncısıydı. İlk imza günlerimi Küflü’nün Ankara’da, Sakarya Caddesi’ndeki Bilgi Kitabevi’nde yapmıştım. Birbirimize çok yakındık Küflü’yle bir zamanlar. İlişkilerimiz sonra koptu. Birbirimizi uzaktan izledik. Onun ölüm haberiyle birlikte Ankara yıllarımın Sakarya Caddesi gözümün önüne geldi. Mustafa Ekmekçi’yle arada bir uğradığımız meyhane... Annemle sinema dönüşlerinde pastırma ve taze francala aldığımız şarküteri... Babamın mütevazı memur bütçesini zorlayarak ilk İngilizce kitaplarımı satın aldığım Tarhan Kitabevi... Yanındaki Sergen Pastanesi... Onun önünde, Sakarya’nın Atatürk Bulvarı’yla kesiştiği yerde, 1960’lı yıllardaki ilk solcu gösteriler belleğimin kuytuluklarından çıkıyor. Dönüşüm dergisi satan TİP’li gençler: “Dönüşüm Dönüşüm! Toplumcu gençliğin sesi! Rotatife karşı, basın ağalarına karşı Dönüşüm!” Bir başka köşeden milliyetçi sloganlar: “Moskof uşaklarına ölüm!” Prof. Dr. İhsan Doğramacı da yok artık. Hacettepe Üniversitesi’yle Bilkent Üniversitesi’nin kurucusu son yolculuğuna uğurlandı. Özellikle 1980’lerin başlarında çok kızardık ona. 12 Eylül askeri yönetiminin üniversite düzenini kurduğu için, bir kısmı hocamız, ağabeyimiz olan bazı değerli akademisyenleri üniversiteden attığı, kaçırdığı için tepki duyardık İhsan Doğramacı’ya... Sonra yıllar geçti. Akıp giden zaman içinde Doğramacı’ya bakışımın bazı farklı boyutlarını da anlamaya başladım. Takdir ettiğim iyi taraflarını da gördüm. 1990’ların başında Cumhuriyet’i ziyarete gelmişti. O zaman Genel Yayın Yönetmeni’ydim. İhsan Doğramacı’yla demokrasiyi konuşmuştuk ve de bu çerçevede üniversitelerin nasıl olması gerektiğini... Kendisinden etkilenmiştim. Sevgili gazeteci arkadaşım Ahmet Vardar da öldü. 1970’lerde Günaydın’da tanışmıştık. 1990’larda Sabah gazetesinde yine birlikte olduk. Haberi sokaktaki adam adına koklayan bir gazeteciydi. Sabah’taki “Ahmet Vardar Soruyor” başlığını taşıyan köşesinin tiryakileri arasında yaşı seksene dayanmış annem de vardı. Ara sıra bana telefon eder, çarşıda tanık olduğu düzensizlikleri Ahmet Vardar’a iletmemi sıkı sıkıya tembih ederdi. O da dayanırdı köşesinden, elim ağırdır üslubuyla: “Rüstem Murtaza, gelmeyeyim oraya ha!” 1995 yılı yazında, iç savaşı yaşayan Bosna’ya, Mostar’a, Bihaç’a gitmiştik. Cengiz Çandar pazar günü Radikal’de ayrıntılarıyla yazdı, bu maceralı yolculuğumuzu. Keskin Sırp nişancılarının ateş kontrolü altındaki İngman Dağı’ndan, sarp kayalıklardan bir ipe tutuna tutuna Saraybosna’nın eteklerine indiğimiz günü hiç unutmam. Ahmet Abi’yi, Cengiz’i, fotoğrafçılarımız Ahmet’le Bengüç’ü, hepimizi biraz korkudan da olacak gülme krizi tutmuştu. Yıllar işte böyle geçiyor. Beklesen de beklemesen de yarın herkesin kapısını çalıyor. O öyle bir an ki, önünde geçmişinden başka bir şey kalmıyor. Son yolculuklarına uğurladıklarımızın yakınlarına, dostlarına başsağlığı diliyor, derin acılarını paylaşıyorum.
<< Önceki Haber Umutlarıyla, hayalleriyle gidiyor insan... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER