Eğer Ankara'da yaşamasak, kulislere de az buçuk hakim olmasak pompalanan 'panik havası'na kapılıp gidebilirdik.
Evet, gündemin sıradan olmadığı ortada. Tarihinde bu kadar çok
darbe,
muhtıra, e-muhtıra, balans ayarı ve darbe girişimi olan bir ülkede ilk kez darbeciler yargı önüne çıkıyor. Dünün kudretli isimleri bugün
sanık sandalyesinde. Ama bu durum fısıltı gazetesine pompalanan haberlere doğruluk kazandırmıyor.
Pazartesi
akşamından bu yana öyle şeyler konuşuldu ki şaşmamak mümkün değil. Komutanların topluca
istifasından tutun da 'gece geç saatlerde muhtıra verileceğinden' hatta 'ordudaki tüm izinlerin iptal edildiğinden' bahsedildi.
Oysa gerçekte olan 'nehrin yatağını bulması' gibi bir şey.
Balyoz Darbe Planı'nı inceleyen savcılar suç delili bulmuş ki sanıklar hakkında
gözaltı kararı aldırdı, dün akşam saatlerine kadar da çok sayıda isim tutuklandı.
Hal böyle iken Karargâh'ta toplanan paşaların 'bırakın arkadaşlarımızı' demesini beklememek lazım. Evet, konuya duygusal yaklaşıp bu konuda birtakım düşünceler sesli dile getirilmiş olabilir. Ama onlar da biliyor ki hukuki sürece kimsenin müdahalesi mümkün değil. Kaldı ki 'topluca istifa' türü haberler gerçeği yansıtmıyor. Bu seçenek masada hiç olmadı.
Hükümet kanadında da bir panik hali söz konusu değil. Hatta
Başbakan Erdoğan böyle bir gündemde
TOKİ konutlarını incelemeye gitti. Yani bazı çevrelerin pompalamaya çalıştığı 'korku ve panik havası'na inat 'her şey yolunda' mesajı vermeye özellikle dikkat edildi denebilir.
Aslında burada bir noktaya parantez açmak şart. 10 yılda Türk demokrasisinin çok yol aldığı son bir iki gün içinde yaşananlarla teyit edildi.
28
Şubat döneminde bu tip olayların dedikodusu bile Ankara'yı karıştırmaya yeterdi. Komutanlar konuşsa vekillerin ayarları bozulur, yargı hizaya gelir,
sivil toplum hazır ola geçerdi.
Hatta denebilir ki 28 Şubat'ın en büyük silahı 'korku pompalamak'tı. Askeri tabirle 'kılıç şakırdatmak' bile balans ayarı için yetiyordu. Bir işaretle vekiller istifa ediyor, partiler kuruluyor, dengeler bozuluyordu.
Şimdi komutanlar tutuklanıyor, orgeneraller toplanıp 'ciddiyiz' mesajı veriyor ama istenilen korku ve panik havasından eser yok. Sadece bu açıdan bakılırsa bile demokrasimiz için ciddi bir kazanım söz konusu.
Dünkü liderler zirvesine gelince.
Balyoz soruşturması ve Karargâh'taki toplantı yüzünden buluşmaya çok önem atfedildi. Başbakan ve Başbuğ'un ellerinde çantalarla Köşk'e çıkması 'düello' görüntüsü oluşturdu. Fakat her üç ismin tecrübesi göz önüne alınırsa Köşk'te bir dosyalar savaşının yaşanması da mümkün değil.
Üstelik kaynaklar bu düello havasını doğrulamıyor. Ayrıca Başbakan'ın gergin olmadığı da çok netti. TBMM'ye giderken ve ayrılırken 'görüşmenin çok iyi geçtiğini' söylemesi de önemli. Sonuç metninin kısa ama çok özenle yazılmış olmasına da bakarsak devletin zirvesi tansiyonun düşmesini ve her şeyin kendi seyrinde devamını istiyor. Var olan sorunlar çözülmese bile en azından derinleşmesi önlenmiş oldu.
Bunu yaparken de özellikle hukuk ve
Anayasa vurgusunun yapılması da bundan sonrası için bir
yol haritası niteliğinde.
Bütün bu hengâmede ne beklemek lazım? Genelkurmay'ın Balyoz soruşturmasından rahatsız olması normal. Sadece insani boyuttan bakılsa bile hiç kimse
mesai arkadaşlarının tutuklanmasına duyarsız kalamaz.
Ama bu durup toplanıp muhtıra vermeyi ya da alternatif yöntemlerle sürece müdahale etmeyi gerektirmez. Zaten müdahale izlenimi verecek adımlar bile göze batacaktır. Kaldı ki Karargâh'ın toplantısı ve yaptığı kısa açıklama bile '
yargıya müdahale' olarak algılandı. Üstelik Cemil Çiçek'in Genelkurmay'a gidişi ve ardından
Adalet Bakanlığı müsteşarı ile görüşmesi de spekülasyona açık bir konu. Keşke her iki taraf da daha hassas olabilseydi.
Düne ait son not:
CHP, taraflarınca yalanlanan bir iddiayı
gensoru vesilesi yaparak Meclis'e taşımıştı. Meclis'in aritmetik yapısı itibarıyla sonuç alamayacağı bir gensoru sayesinde '
Habur yarası'nı kaşıyıp oy devşirmeyi planlıyordu.
Fakat BDP'li
Sırrı Sakık öyle bir iddia ortaya attı ki... Adeta el bombasının pimini çekip CHP sıralarına bıraktı. Ana muhalefet partisi uzun süre bu iddialara
cevap vermekle meşgul olacaktır. Ava giderken avlanmak böyle bir şey olsa gerek!