“Üç adet yeşil karton kapaklı içerisinde ve üzerinde
Arapça olduğu düşünülen yazılar bulunan kitap.”
“Bir adet kırmızı karton kapaklı içerisinde ve üzerinde Arapça olduğu düşünülen yazılar bulunan kitap.”
“Bir adet teşekkür ederim Allah’ım yazılı CD. ”
Sanıklarla birlikte ele geçirilenler listesindeki ilk iki kitap galiba Kur’an.
Üçüncüsü ise İsmail YK kadar satmış Minik Dualar Korosu’nun en popüler
ilahisinin yer aldığı bir CD. Küçük çocuklardan oluşan koronun
modern ve sevimli ilahisi şöyle ¨“Teşekkür ederim Allah’ım, Seni çok seviyorum Allah’ım.”
Büyük ihtimalle bir çocuğa ait olan bu sevimli ilahi CD’sinin
delil klasörüne girdiği adli
soruşturmayı yapan kişi, evi aranırken kızına ait çizgi filme el konulması hepimizin içini burkan
Başsavcı İlhan Cihaner.
Peki, 150 yıldır bu coğrafyada bu
kıyafetler ve bu
yaşam tarzıyla yaşamaya çalışan bir cemaate 2007 yılında hem de merkezi
İstanbul Fatih İsmailağa iken
Erzincan’da hem de Kılık Kıyafet Yasası’na muhalefet gibi suçlarla ucu bakanlara kadar ulaşan bir soruşturma başlatılmasının sebebi hikmeti neydi?
En kritik sorudan başlayalım: Bu soruşturma nasıl başlamıştı?
Temmuz 2007’de atanıyor Erzincan’a Cihaner. Bir ay sonra da şehirdeki 3. Ordu’nun başına
Saldıray Berk geliyor.
İmzalarını
Ergenekon diye atan, Ordu’nun girişine Ergenekon davasına inat Ergenekon köşesi yaptıran bir isim Berk.
Gerisini Cihaner kaynaklı ve meyilli haberlerden, internet sitelerinde bir türlü yeterince köpürtülemeyen o Cihaner iddianamesinden takip edelim.
Cihaner’e dayandırılan hikâyeye göre Başsavcı 2007’de şehre gelir gelmez “İsmailağa cemaatinin şehirde gözle görülür biçimde etkinliklerini arttırdığını” gözlüyor.
Herhalde bir sabah camından bakıyor, sokaklarda her zamankinden daha çok sarıklı erkek ve çarşaflı kadın görüyor, rahatsız oluyor. Soruşturma açmaya karar veriyor. Gözlemden delile yürüyor.
Polisten bilgi istiyor. “Dinci polis” tabii istihbarat vermiyor. Sonra Jandarma’ya başvuruyor. İşi gücü bu “dincileri” izlemek olan Jandarma döküyor istihbaratı Cihaner’in önüne. Ne ararsan var: Yani her ilde üç beş bulunan yasadışı Kur’an Kursları, her vakfı incelesen çıkacak izinsiz para toplamalar, okula gönderilmeyen kızlar. İrşat ve tebliğ faaliyetleri, rejimin temel niteliklerini tehdit eden bolca sarık ve çarşaf.
Tüm bu delillerden hareketle Cihaner 150 yıllık sosyolojik bir gerçek olan cemaati keşfediyor, böylece soruşturma birden 16 ile yayılıveriyor. Yasayı ihlal pahasına polise güvenmediği için şehir merkezinde Jandarma’yla çocukların gittiği Kur’an Kurslarını basıyor, çocuklar karakollara taşınıyor, şehirde rahatsızlıklar artıyor.
Başsavcı işini kolaylaştırmak için ise 150 yıldır merkezi Fatih İsmailağa olan cemaatin merkezini Erzincan’a taşıyor.
Aralarında 80’ine dayanmış, cemaatin çok
hasta lideri
Mahmut Ustaosmanoğlu, en medyatik ismi
Cübbeli Ahmet Hoca, Bakanlar
Hilmi Güler, Osman
Pepe, Binali
Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş, Yeni Şafak’ın sahibi Ahmet
Albayrak gibi isimlerin olduğu 69 kişinin
telefonlarını dinlemeye başlıyor.
“Tarikat lideri rüyasında Cumhuriyet’i yıkmış” gibi başlıklarla köpürtülen o telefon kayıtlarında aslında hiç
sürpriz yok. Resmen yasadışı olan ama sosyolojik olarak var olan bir topluluk hangi tür işleri yapmak zorunda kalırsa onlar var.
Başsavcı bir sabah bu isimlere yönelik Türkiye’yi şok edecek bir “rövanş” operasyonu yapmaya hazırlanırken,
Erzurum savcıları hukuki kılıfına uydurdukları bir adli hileyle soruşturmayı elinden alıyor. Soruşturma Erzincan ve somut olayla ilgili isimlerle sınırlandırılıyor.
Ama Jandarma ile Cihaner’in
laiklik paslaşmaları bununla bitmiyor.
Şubat 2009’da bu kez Jandarma’ya yazı yazarak başkaca dinî grupların kentteki faaliyetlerine ilişkin araştırma yapılmasını istiyor. Jandarma da anında “önleyici dinlemelere” başlıyor.
Önce
Ankara merkezli bütün hayatlarını Said Nursi’nin risalelerini okuyarak geçiren, hiç evlenmeyen Kurdoğlu cemaatinin askeriye içindeki üyelerine karşı bir soruşturma açılıyor ardından
altın vuruş bütün bu operasyonların esas hedefi olan Fethullahçılara geliyor.
Cihaner’in askeriyeyle dansı bitmiyor.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Askerî Savcılığı’ndan, Kayseri’de hipnozcuların bile devreye girdiği ‘
Işık evleri’ dosyasını istiyor. Hatta bizzat gidip askerî savcılarla görüşüyor. Aynı gün bankalarla yazışarak,
Gülen tarikatının isimlerinin beş yıllık para akışını soruyor.
“Bundan daha
doğal ne var burası şeyhler, müritler ülkesi değil” diyenler için tüm bu soruşturmalardan daha normal bir şey yok.
Ben de zaten 2007-2009 arası Erzincan’ın memleketin laiklik karşıtı gruplarla mücadele merkezine dönüşmesini anlamayanlar için yazdım tüm bunları.