Onur Öymen bir sosyal demokrat partinin genel başkan yardımcısı olarak,
Türkiye'de
azınlık statükosu için
Avrupa'dan
destek bulmaya çalışıyor.
Dün basına yansıyan bilgilere göre Öymen, önceki gün Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonu (KPK) toplantısında konuşmuş. Sivil-asker ilişkisini değerlendiren
CHP yöneticisinin, "
Meclis, 8 yıldır ordunun tavsiyesiyle bir
yasa çıkarmadı.'' sözleri ise bir hayli tepkiyle karşılanmış. AB Türkiye Raportörü Ria
Oomen-Ruijten, tepkisini, "İyi de çıkarsa mıydı?'' diyerek göstermiş.
CHP'nin ve Öymen'in durumu gerçekten de bir hayli zor. Hem kendinizi sosyal demokrat parti olarak tanımlayacaksınız, hem Türkiye'nin yerini Avrupa olarak göreceksiniz hem de Batı
demokrasilerinin temel argümanlarına karşı çıkacaksınız... Bu ikilemi dış dünyada izah etmek gerçekten de bir hayli zor.
Batı
ülkelerindeki demokrasi içinde yetişmiş biri olsanız ve Türkiye'deki CHP'yi izleseniz ne düşünürdünüz? Devlet içinde Gladio ya da Gal gibi örgütlenmelerin temizlenmesine en çok, daha doğrusu tek karşı çıkan partinin CHP olmasını anlayabilir miydiniz? Bir siyasi partinin, ülkeyle ilgili kararları seçilmiş hükümetlerin almasına bu denli karşı çıkması anlaşılabilir bir durum mudur?
Avrupalı bir sosyal demokrat, CHP'nin devlet içindeki çeteleşmelerin temizlenmesinden neden bu kadar rahatsız olduğunu anlayamaz. Meclis'in bireysel özgürlüğün genişletilmesi için çıkardığı her yasayı
Anayasa Mahkemesi'ne ve Danıştay'a götürerek iptal ettirmesini, aynı partinin bütün
tercihlerini statükodan yana kullanmasını anlayamaz. Anamuhalefetin, ülke içindeki cuntacılara neden bu kadar sahip çıkma ihtiyacı duyduğunu da kimse izah edemez?
Hasılı Batılı parlamenterler, CHP'yi ve onun Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'i anlamıyor. Öymen de kendisini ve partisini savunurken gardı bir hayli düşmüş şekilde başlıyor maça. Onlara gücü yetmeyince dönüp Zaman'a çamur atmaya kalkışıyor. Öymen, AP üyelerini sadece bazı basın yayın kuruluşlarından bilgi edinmekle suçlayıp bu grubun eğilim ve duruşunu öğrenmelerini istiyor. Yıllarca dünyayı dolaşmış bir diplomat olan Öymen, burada CHP'ye özgü demokrasi anlayışıyla hareket ediyor ve demeye getiriyor ki; "Lütfen Zaman okurken önyargı
maskesini takınız. Maske takmazsanız bizim istediğimiz gibi anlayamazsınız bu medya grubunu." Ama bu önyargı maskesini Avrupalı parlamenterlerin anlayabilmesi mümkün değil. Anlayamadığı için de KPK
Eşbaşkanı Helene Flautre'un değerlendirmesi CHP'ye adeta tokat gibi
cevap oluyor. Flautre, Öymen'in sözleri kendisine sorulunca, Zaman Grubu'nu Türk basınının yıldızlarından biri olarak nitelendiriyor.
Öymen'in ve CHP'nin dış dünyada işi bir hayli zor. Türkiye içinde kalırsan bir problem yok. Ülkeyi 'ben yaptım oldu' demokrasisiyle yönetebilirsin.
Askerin; Demokles'in kılıcını siyasetin üzerinde sallandırıp durduğu bir
yönetim biçimine
Cumhuriyet ya da demokrasi diyebilirsiniz. Ama yurtdışına hele de Avrupa'ya çıktığınızda bunların hiçbirisine demokrasi denmediğini görürsünüz ve olanları açıklamakta büyük bir mahcubiyet yaşarsınız. Hem Batı kulübünde yer almak istediğinizi söyleyeceksiniz hem de oligarşik bir statükonun yılmaz savunucusu olacaksınız.... Bunu Batılı aydınlara anlatabilmeniz mümkün değil. Bundan elli yıl önce böylesine zor durumda kaldığınızda onu bunu hele de Zaman Grubu'nu suçlayarak bir sonuca ulaşmanız mümkündü ama bütün olanların canlı yayınlandığı, hiçbir mızrağın çuvala saklanamadığı günümüzde bu yolu tercih ederek bir yere ulaşamazsınız. Size hemen yalancının mumu hikâyesini anlatıverirler.
Gerçekten de Avrupa'da CHP'nin gözlüğüyle demokrasiyi anlatmak zorunda kalan Öymen'in yerinde olmak istemezdim.
[email protected]