Ergenekon soruşturmasıyla; bir gecekonduda bulunan el bombalarıyla başladı her şey. Ve dün en büyük dalga yaşandı. Bundan büyük bir dalga, ancak
emekli bir genelkurmay başkanının ifadeye çağrılmasıyla ortaya çıkabilir.
Eski
Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlükleri 2002’den itibaren Silahlı Kuvvetler’de önemli kaygılar ortaya çıktığını ve siyasi gelişmelere “müdahale” yolları arandığını gösteriyordu. Bu günlükleri, yazarı olduğu iddia edilen Örnek değil ama dönemin
Genelkurmay Başkanı Özkök doğruladı.
***
El bombalarının bulunmasıyla birlikte gelişen soruşturma ve
davalarla ilgili olarak çok değişik tartışmalar gündeme geldi. Bunların bir bölümü halkın dikkatinin olayın özünden uzak kalmasına yönelikti. Öyle bir hava yaratılmaya çalışıldı ki, Ergenekon soruşturmasıyla birlikte sanki bu
ülkede daha önce hiç görülmemiş bir zulüm sistemi ortaya çıkmıştı.
Bu davalardaki tutuklamalara karşı çıkanlar, taş atan 500 çocuğun
tutuklu olduğunu hatırlamadılar. Bu davaları
komplo olarak görenler Ağca’nın sıkıyönetimin hapisanesinden nasıl kaçtığını merak etmediler. Bu dava dolayısıyla ağızlarını doldurarak “hukuk” diyenler Ağca’nın neden toplam 10 yıl yattığına, hatta 6 yılda salınması girişimine bile ilgi göstermediler.
Bunları hatırlatmamızın nedeni çifte standartçı ruhun Ergenekon ve devamı olan soruşturmalarda en bariz şekilde görülüyor oluşudur.
***
Devam eden Ergenekon davalarına yenilerinin de ekleneceği anlaşılıyor. Ta en başından beri, AKP hakkındaki kuşku ve kaygılar, bu dava ve soruşturmalarla ilgili olarak kamuoyunu “korkutma” çabası içinde olanlar tarafından oldukça etkili bir şekilde kullanıldı.
Kuşkusuz dava ve soruşturmalarda suçlananlar
kural olarak, dava sonunda kadar “masum” addedilmek zorundadır.
Bu yüzden bazı gazetelerin “zorlama” haberleri insanları rahatsız ediyor.
Sonuç olarak “komplo teorileri” yaygınlaşıyor, birçok kişi en yakın günlerde meydana gelen olayları bile hatırlanmakta zorlanıyor.
Ergenekon ve devamı olan davalarda, Silahlı Kuvvetler’de önemli görevlerde bulunmuş kişilerin
şüpheli ya da
sanık durumunda olmasına kimsenin sevinmesi mümkün değildir. Davaları başka hesaplaşmaların aracı olarak kullanmak isteyenler de olabilir, ama bu da davaların özünü zedeleyecek bir durum değildir.
***
Dünkü dalga, sadece bizim ülkemiz için değil, her ülke için çok ağır bir durumu işaret ediyor. Siyasiler de, yargının her kesimi de, medya da bu durumun bilincinde olmakla yükümlüdür. Aynı yükümlülük, hukuk sınırları içinde durmakta olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni korumak ve yanlış zorlamalar içine girenleri engellemek sorumluluğunu da getirir.
Türkiye, askeri müdahaleler dönemini tümüyle kapatmak zorundadır ve bunu en sağlıklı şekilde gerçekleştirmenin koşulu Silahlı Kuvvetler’in bu değişim anlayışı içindeki yerini almasıdır.