CHP...
Yargıtay...
Danıştay...
YARSAV...
HSYK...
Barolar Birliği...
Başsavcılık...
Böyle bir sıralamayı yorumlayın desem ve sizin azıcık siyasi kültürünüz varsa ne dersiniz?
"Ona şimdilerde MHP'yi de katın" der ve "Tam bir cephe" tanımlaması yaparsınız.
"Bu kurumların aynı çizgide buluşması şaşırtıcı mı ya da neden şaşırtıcı değil" diye sorsam, malumun ilamı şeyler söylersiniz.
Ben bir tek MHP'nin orada yer almasını şaşırtıcı bulurum ya da tepe ile taban farklılığı dikkate alındığında bile şaşırtıcı değil derim.
Onun için yaşananlar, sırf yargı sorunu değil.
Başka bir süreç işliyor Türkiye'de... Ve gücü gücü yetene yöntemi, yargının da dahil edildiği bir vasatta gerçekleşiyor.
Şu soruya bakın:
"Hukukçu, hukuku ihlal ederse bu iş nereye varır?"
Bu söz sizce kime ait olabilir?
Bana, size, ona, buna, yargı mensubuna, siyasetçiye, herkese...
Şu anda, en karşıt mevzilere kurulanlar bile birbirine karşı bu cümleyi kullanıyorlar:
Bir yanda HSYK var, diğer yanda
Adalet Bakanlığı diyelim:
HSYK, özel
yetkili başsavcıyı, yetkisini aştığı gerekçesiyle cezalandırıyor.
Adalet Bakanlığı,
yargıya müdahale ettiği gerekçesiyle HSYK'yı "yetki gaspı" yapmakla suçluyor.
İşte size iki yetki gaspı iddiası... Kim haklı? Kim hukuku ihlal ediyor?
O söz, HSYK
Başkanvekili Kadir Özbek'e ait.
Anlaşılıyor ki Özbek, HSYK'nın kararında çok haklı olduğuna ve başkalarının hukuku ihlal ettiğine inanıyor.
HSYK kararı etrafında
tartışma çıkınca,
Yargıtay ve Danıştay, sanki görevleriymiş gibi "
yandaş" dayanışması yaparcasına devreye giriyor. YARSAV bekleneni yapıyor,
Barolar Birliği hakeza, CHP hakeza...
Bu arada,
Cumhuriyet Başsavcılığı, "Habur'u, Erzincan'ı, Erzurum'u siyasi etki olup olmadığı açısından inceliyoruz" diyerek derin varlığını hissettiriyor.
Bu, yargının kullanıldığı bir siyasi mücadele...
Ve
kural gücü gücü yetene.
Yargı, aslında son sözün kendisinde olduğuna ve bu gücü kullandığında herkesin pes edeceğine inanıyor.
Herkesi yargılarız ve herkesin alanını
tayin ederiz, derin mantığı...
Müthiş bir film senaryosu izliyor gibiyiz.
Cumhuriyet başsavcısı arada sırada devreye girip, "Ben buradayım" diyor.
Onun "Ben buradayım" demesinin anlamını herkes biliyor. Soğuk bir etki bu.
Sanki "sonunuz geliyor" gibi bir
anons...
"Hisseder bunu" derken gerçekte "hisset bunu" bile diyor sayın başsavcı.
Partinin idamı. Yani
kapatma... Yani bir kere denenmiş. İpten dönülmüş...
-Ben bunu yaparım, bunu yapmaya muktedirim, sen bunu biliyorsun!
Mazhar Osman'a bir hastası:
Sen delisin doktor demiş.
Mazhar Osman gülmüş:
-Bunu senin söylemenin bir anlamı yok. Bunu asıl ben senin hakkında söylersem işin bitiktir.
Yargı ile hele
yüksek yargı ile siyasi kadroların ilişkisi böyle.
Başsavcı ortalıkta fazla dolaşmaya başladı mı, partilerin kimyası bozuluyor.
Hele o başsavcı ile partiler arasında, hukukun dışında, bir dünya görüşü farklılığı bulunduğu izlenimi toplumun kafasına yerleşmişse...
Hele partilerin yargılandığı yüksek yargı kurumundaki üye denklemi endişe doğuruyorsa...
Bir yazar "Korkuyorum" başlığını atmış dün.
Kim korkmalı bu süreçten?
Bu sorunun cevabını şu soruyla vermiş olalım:
-Şu anda kim kimin üzerinde Demokles kılıcı sallandırabiliyor?
Düşün ve
cevap ver.
"Yargı ve saygı..."
Keşke bu ikisi arasındaki ilişki kopmasa...
Kopmuyor mu?
Art arda kurum isimleri birbirine paralel olarak sıralandığında ve onların hemen yanına CHP rumuzu eklendiğinde, "Yargı ve saygı" denkleminin tartışılmaması mümkün mü?
İşin ilginç yanı, suyun başındaki odaklaşma, kendi bünyesinden çıkan "Yargı filizleri"ni bile bir çırpıda budamakta tereddüt etmiyor.
-Sen nereden çıktın ey özel yetkili başsavcı? Siz nereden çıktınız ey
Ergenekon yargıçları?
Der gibi bir şey.
Demek yargı var, yargı var...
Yazıyı bir soruyla bitirelim:
-Şu anda yüksek yargının kimi aktörleri
halk oyuna sunulsa güvenoyu alabilirler mi?
Hani yetkiyi milletten alıyoruz ya...
***
"Tetikçi savcı ve yargıçlar..." Bu ifade CHP lideri Baykal'a ait. Yargının bir bölümünü böyle suçluyor CHP lideri... "Yandaş yargı" tanımlaması da onun. Sadece bu sözler, CHP'nin yargıya bakışını gözler önüne serecek niteliktedir. Ergenekon yargısı karşısında avukatlığa soyunan da odur. Şimdi o, bir yargı grubu ile yan yana durarak, yandaş manzarası sergilemektedir. İbretlidir! Peki yanında durduğu çok yüksek yargıçlar "Tetikçi savcı ve yargıçlar" tanımlamasına ne diyeceklerdir?