Evet, açık ve net; iflah olmazsınız siz.
Bunu, şu anki seçilip de
yetkilendirilmişlere söylüyorum;
bundan gayrı if-lah ol-maz-sı-nız.
Kelle vere vere giderken, bundan sonrasına pek gidemezsiniz.
Son dönemlerin en hassas
davalarından birisiydi
Şemdinli Davası.
Daha orada melun ejderhanın kuyruğundan yakalanmıştı,
çekilse ta o zamanlar o büyük yapı çatırdata çatırdata çıkacaktı yuvasından gün yüzüne.
Olayın faillerine “iyi çocuklardır” şeklinde sahip çıkılınca, olayı soruşturan
ve asli vazifesini yapıp
iddianame hazırlayan savcının, Ferhat
Sarıkaya’nın kellesi verilmişti.
Sistemin yeniçerileri “Kelle isteruzz!” diye bağırılınca buna pabuç bırakılmıştı.
Asıl, o iddianameyi hazırlamasaydı
Savcı Ferhat Sarıkaya “görevi
ihmal” suçunu işlerdi.
Görevini yaptı, sonra ne oldu, başına neler geldi?
Neler gelmedi ki!
Görevinden men edildi, uzaklaştırıldı. Avukat dahi olamıyor.
Belediye kadrosunda çöpçü bile olamaz artık.
Bir insanın ahı bir millete yeter, dedi herkes…
Sonra,
Ergenekon Davası’nın savcılarını görevden almak için yine bir
HSYK huruc harekatı daha oldu.
Orada bu sefer hükümet dirayetli davrandı ve o savcıların kellesini vermedi. Yaz kararnamesi filan derken ortalık toz dumandı…
“Artık hükümet dirayetli, görülen davaların akim kalmaması için üzerine düşeni yapıyor” derken… Tekrar iş başa döndü.
Erzurum Özel Yetkili
Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal'ın talimatıyla Ergenekon
soruşturması kapsamında salı günü gözaltına alınarak Erzurum'a getirilen
Başsavcı İlhan Cihaner, ifadesi alındıktan sonra sabah 2. Ağır
Ceza Mahkemesi'ne çıkarıldı ve ardından tutuklandı.
Ne olduysa ondan sonra oldu. Mekanizma harekete geçti.
Tutuklama kararının ardından olağanüstü toplanan HSYK;
Erzurum özel yetkili Başsavcıvekili Tarık Gür, Cumhuriyet savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal'ın, yetkilerinin kaldırılmasına karar verdi.
Hadi tamam, HSYK’yı tanıyoruz, böyle bir karar almasını da yadırgamıyoruz. Hukuk adamlığı ötesi, bir dava adamlığı var ortada.
Hükumetin ve
Adalet Bakanlığı’nın yaptığına ne demeli?
HSYK toplantısına
Adalet Bakanı katılmadığı zaman Adalet Bakanlığı
Müsteşarı
başkanlık yapıyor. Müsteşar da katılmazsa da HSYK karar alamıyor.
Binaenaleyh, müsteşarın katılmasıyla da böyle bir elden çekme işlemi gerçekleşti. Teamüllerin ötesine geçilerek, daha soruştuırması bile yapılmadan apar topar,
özel yetkili savcılar görevden alınmış oldu.
Bundan sonrasında ne olacağını herkes tahmin edebiliyor:
Başsız kalmış bir soruşturma.
Yeni ve uygun görülen savcıların atanması.
Yeni bir süreç vs. vs…
Her şey bir yana da;
bütün
mahkeme çağrılarına rağmen ifade vermeye gelmeyen
Org. Saldıray Berk şimdi derin bir nefes almıştır.
Orgeneral Berk’in de hayır dualarını almıştır Bakanlık.
Ama hakikatlerin peşinde olan ve
adaletin tesisini bekleyen halkımızın değil..!
Kamu vicdanı bir kere daha zedelenmiştir.
Ha sonra Adalet Bakanı
Sadullah Ergin, HSYK'nın
Erzincan özel yetkili Cumhuriyet Savcılarının yetkilerini kaldırma kararıyla ''yetki gaspı yapmak suretiyle yargı sistemini kaosa sürükleyecek bir tutum sergilediği'' şeklinde bir açıklama yaptı.
Yetki gasbı mı dediniz?
Anayasa Mahkemesi'nin son dönemlerde verdiği kararları..
Danıştay'ın
katsayı meselesindeki kararlarını da görüyorsunuz...
Ülkede olağanüstü bir dönem var, hükumetin bunu görmesi gerek.
Madem gasplardan bahsediyorsunuz, bunda iyiniyet olduğuna hüsnüniyet içerisinde olalım.
Da, niye buna zemin hazırlanıyor ki..?!
Temel'in, yolunun üzerindeki muz kabuğunu görüp de:
"Eyvah, desene yine muza basıp düşeceğim!" demesi gibi bile bile lades olmaya sözüm..
...
Dostlarım beni hep “uzun yazdığım” için eleştiriyorlar. Bu sefer bari sözü uzatmayacağım.
Ama bir kere daha geri adım atıp, özel görevli savcıların görevden alınmasına sessiz kaldığı için birilerine, “İflah olmazsınız siz” demekle yetinmek istiyorum.
Ve, neden daha aktif hukukçuluk yapmadığımı sorup duran dostlarıma da,
Türkiye'deki hukuk sisteminde bu yaşananları göstererek:
"Sorup duruyordunuz, buyurun siz yapın, yapabileceksiniz eğer.." diyorum...
Başka da söze gerek yok sanırım.
İyi geceler Türkiye,
İyi ve
tatlı uykular sevgili halkım,
Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan…