CNN Türk‘te Hande
Fırat’ın konuğu
YARSAV Başkanı Sayın Emine
Ülker Tarhan’ı dinliyorum. Selefi Eminağaolu gibi bağırıp çağırmıyor. Görüşlerine inanmış, kararlı, fakat sakin konuşan
hukukçu bir hanımefendi.
Erzurum savcılarının yürüttüğü
soruşturma için “
yetki aşımı” diyor; onların böyle bir soruşturma için yetkisiz olduklarını söylüyor.
Hande Fırat soruyor; kişisel suçlar için de mi öyle?
YARSAV Başkanı’nın cevabı, özetle:
“İsnat edilen suçlar kesinlikle kişisel değildir, görev başında işlediği suçlardır... Bu sebeple yargılamanın
Yargıtay’da yapılması, soruşturma usulünün ona uygun yapılması gerekir... Asla özel kovuşturmaya tabi tutulamaz.”
Halbuki CMK’nın 251. maddesi, özel suç-görev suçu ayırımı yapmadan, “katalog suçlar” denilen belirli suçlarda “soruşturma”yı ‘özel yetkili savcıların’, yani olayımızda Erzurum savcılarının yapacağını belirtiyor!
Bunun hiçbir istisnası yok!
Farklı iki kavram
YARSAV’ın Sayın Başkanı bir istisnadan bahsediyor:
250. maddeye göre, yargılanması Ana
yasa Mahkemesi veya
Yargıtay tarafından yapılan kişiler, mesela birinci
sınıf hâkimler...
Doğru, bu istisna var ama soruşturma konusunda değil, “yargılama” konusunda!
Hangi hukukçu bu iki kavramın aynı şey olduğunu söyleyebilir?!
250. madde açıkça “yargılanır” diyor, “soruşturma”dan bahsetmiyor.
Özetle, kişisel olsun, görevle ilgili olsun, ‘katalog suçlar’da “soruşturma”yı Erzurum savcıları yapar!
Ama kamu davası açılırsa,
Erzincan Savcısı “birinci sınıf hâkim” statüsünde olduğu için, “yargılama”yı Erzurum Ağır
Ceza Mahkemesi değil, Yargıtay yapar!
Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 5 Haziran 2009 gün ve 2009/5 sayılı kararı, bu suçlarda “soruşturma”yı özel yetkili savcının yapmasını onaylamıştır! Yargıtay, ancak yargılama aşamasında yetkili olacaktır.
70 sayfalık bu kararın, sadece 66. sayfasını okumak bile, Erzurum savcılarının “yetki aşımı” yapmadığını, yasaya ve Yargıtay kararına uygun davrandığını gösterir.
Darbeyi kim vurdu?
YARSAV, Sayın Başkan’ının da belirttiği gibi, “çizgisi belli” bir dernektir; yasa ve hukuk bu kadar açık olduğu halde farklı bir yorumla öyle düşünebilir.
Üzerinde asıl durulması gereken,
HSYK gibi tarafsız olmak zorunda bulunan bir kamu kurumunun YARSAV’la aynı yorumu yaparak Erzurum savcılarının yetkisini kaldırması, hadi kaldırdı diyelim, haklarında suç duyurusunda bulunmasıdır!
İnsan ister istemez 28
Şubat döneminde HSYK’nın tavırlarını hatırlıyor, Van Savcısı Ferhat
Sarıkaya hakkındaki kararını hatırlıyor,
Ergenekon savcılarını da başka görevlere atamak için nasıl çalıştığını hatırlıyor... Ve bu son kararı!
“Yargıya
darbe”den bahsedeceksek, bu darbe, HSYK’nın belirli davalardaki bu ‘taraflı’ tutumudur.
Yargıtay’ın, kendi 5. Daire kararına rağmen, HSYK’ya
destek vermesi ancak “camia dayanışması” duygusuyla yorumlanabilir.
İsmail Ağa cemaati hakkındaki soruşturmada elbette sonuna kadar gidilmeli... Bunun
doğal yolu yargı içindeki karar,
itiraz, temyiz mekanizmasıdır.
Erzincan’da iddia edildiği gibi, Garnizon Komutanı ve Savcı arasında ‘Ergenekon’ türü bir ilişki mi vardı? Bunu aydınlatmanın da doğal yolu, yargı içindeki karar, itiraz, temyiz mekanizmasıdır.
Kimse peşinen suçlu değildir, hiçbir “kuvvetli suç şüphesi”nin de üstü örtülemez.
Fakat HSYK, maalesef bu kararıyla bir soruşturmanın önünü kesmiş, yargıya darbe vurmuştur.
Yarın devam edeceğim.