Son zamanlarda TSK adına yapılan açıklamaları, gerçekten şaşırarak izliyorum.
Genelkurmay Başkanı'nın son açıklamaları da,
Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın sözleri de, sadece "şaşırtıcı" nitelik taşıyor.
Genelkurmay Başkanı'nın sözlerinden başlayalım:
Sayın Başbuğ'un, "TSK'ya karşı asimetrik
psikolojik harekât yürütüldüğü" tespitini anlamak mümkün. Açık bir gerçek ki, son birkaç yıl içinde TSK, hiç olmadığı kadar kamuoyunun gündeminde yer almış ve ne yazık ki bu yer alışlar,
darbe iddiaları, andıçlar, iç tehdit değerlendirmelerinde topluma yönelik olumsuz düşünceler, Doğu-Güney
doğu'da
terörle mücadele sırasında yapılan yanlışlar vs. ile TSK
imajını tartışılır hale getirmiştir.
Başbuğ'un, Genelkurmay Başkanı olarak bundan rahatsız olması tabiidir. Bundan Cumhurbaşkanı ve
Başbakan da, ülkeyi yöneten insanlar olarak rahatsızlık duyarlar.
Ama peki böyle bir olgunun cevabı, Başbuğ'un sergilediği tavırlarla mı olur?
-Sabrımız taşıyor.
-Bizim de elimizde bilgiler var, onları açıklayabiliriz.
Başbuğ'un en son geldiği nokta bu.
Daha önce komutanlarla birlikte, çatık kaşlı, yüksek ses tonlu tepkiler ortaya koymuştu.
Şimdi "
sabır taşması ve bildiklerini açıklama" gibi bir tehdit noktasına gelinmiş bulunuyor.
Bu arada, "TSK olarak demokrasiye bağlılığın ve hukuka saygının altının çizilmesi" bir hassasiyet noktası olarak dikkat çekiyor.
Ama ötesi?..
Orada gariplikler var.
Mesela "sabır taşması" sözünü nasıl anlamalı kamuoyu? Başbuğ, o sözü kullanarak kime hangi mesajı vermektedir ya da kimin nasıl anlamasını istemektedir?
-Sabrınız taşarsa ne olur sorusunu, gazeteci tabii bir refleks olarak sormuştur.
Bu sorunun cevabı "bildiklerimizi açıklarız" ise bunun arkasından bin soru daha geleceği açıktır.
Burada hemen "Acaba Genelkurmay Başkanı'nın bildikleri ne" sorusu sorulabileceği gibi, muhtevası ortaya konmamış "bildiklerimiz" sözü üzerine binlerce spekülasyon yapılabilir.
Acaba Başbuğ, bu söz etrafında böylesine spekülasyon yapılacağını düşünmemiş olabilir mi?
Ve spekülasyon yapılacağını düşünmüş olduğunda, neyi amaçlamış olabilir?
"Bildiklerimizi açıklarız" sözcüğü, genelde insanların birilerini korkutmak için kullandığı sözcüktür.
O zaman şunlar sorulacaktır:
-Kimin ne açığını biliyor Genelkurmay Başkanı?
-Bir Genelkurmay Başkanı, halka açıklanınca
kıyamet koparacak olan, belki ülkeye zarar veren şeyi bugüne kadar neden hiç kimseye açıklamaz?
-Neden yargıya taşımaz?
-Bu bilgi devlet kademelerinde, hatta TSK içinde sadece kendisinde mi bulunmaktadır?
-Devlet bünyesinde kendinden başka güvenilecek kimse kalmamış mıdır?
-MGK bil
e devlet sırlarının konuşulduğu bir yer olmaktan çıkmış mıdır?
-Genelkurmay Başkanı'nın bildiği ve açıklamadığı şey, devlet hayatı açısından ne anlama gelmektedir?
-Başbuğ'un rahatsızlığı askerin
tartışma ortamında bulunması ise Sayın Başkan, şu an yargı ortamında bulunan kimi asker kişilerin eylemlerindeki hukuk dışılığı hiç mi önemsememektedir?
-Soruların bu noktasında Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın, asker intiharlarını "
Askerin onur mücadelesi" gibi sunan ve imaj aşınması noktasında Başbuğ'un tepkileri ile buluşan sözlerini de değerlendirebiliriz. Anlaşıldığına göre Deniz Kuvvetleri Komutanı da, asker yargılamalarını haksız olarak görmekte ve ölümlerin tamamını haysiyet tepkisi olarak anlamak istemektedir. Yaklaşım bu kadar kategorik olunca, insan gerçekten "onur intiharları"na bile kuşkuyla yaklaşmaya ve DKK'nın örtbas etme çabası içine girdiği kanaatine yöneliyor.
-Ben "Sabrımız taşıyor, bildiklerimizi açıklarız" sözleriyle hâlâ konuşmayan ve bu işlerin kara kutusu olarak bilinen Tuğg. Levent Ersöz'ün "ben karanlıkta kalırsam..." diye başlayan tehdidi arasındaki paralelliği de hatırlamadan edemiyorum.
Hep diyorum, şu kadar asker,
yasa dışı oluşum suçlamaları ile yargılanıyor. On binlerce sayfalık iddianameler ve belgeler var.
Gerek Genelkurmay Başkanı gerekse Deniz Kuvvetleri Komutanı, tüm bu iddianameleri okumuş, belgeleri değerlendirmiş ve bir karara varmış gibi konuşamazlar. Kendileri yargı değildir. Bildikleri bir şey varsa, yargıya taşırlar. Olmadı, kamuoyu ile paylaşırlar.
"Başbuğ feryat ediyor" yollu siyasi polemiklere malzeme olmazlar.
-Komutanların tamamı
istifa ederse
Türkiye bunu kaldırmaz yollu komutanları maceraya çağıran örtülü tehditlere
prim vermezler.
Ordu adına darbe yapmak kötüdür, komutanların toptan istifası ise ordunun binlerce yıllık tarihinde akla gelmeyen, gelmeyecek olan bir skandal olur.
Komutanları şaşırtıcı tavırlar içinde görmek, maalesef imaj kaybını besliyor. Benden söylemesi.