Yaptığına şantaj denir böyle entelektüelliğe montaj denir...


İlker Başbuğ’un beş saatlik röportajını okuduğumdan beri Küçük Ceylan’ın bir zamanlar ortalığı kasıp kavuran şantaj montaj şarkısı aklımdan çıkmıyor. “Yaptığına şantaj denir, böyle aşka montaj denir” diye devam eden o olağanüstü absürtlükteki şahane şarkısı... Sebep sadece elinin altında memleketin savaş makinesinin kırmızı düğmesi olan bir orgeneralin “Sabrımızı taşırmasınlar elimizdeki belgeleri açıklarız” şantajı değil. Benim dilime şantaj-montaj şarkısını takan, bu konuşmada tam da bildiklerini açıklamaktan bahsederken Başbuğ’un Latin Amerika üzerine yazılmış İngilizce bir kitaptan bir cümle gösterip “İşte bak bizdeki ordu düşmanları bu fikirleri buradan ithal ediyor” demesi. Ardından Latin Amerika’dan bahsederken bir anda ad vermeden renkli devrimlere, Soros’a atlaması, araya Ceviz Kabuğu programına telefonla katılmış bir araştırmacı yazarın karışması... Tabii bir röportaj sırasında birden ortaya bir İngilizce kitap çıkarıp, o kitabın da okunmakta olduğunu belli eden altı çizili bir satırını göstermek, The Economist’in bile, sizden, entelektüel Genelkurmay Başkanı diye söz etmesine yetebilir. Ama kendisiyle beş saat görüşme imkânım olmasa da, Başbuğ’un bu entelektüel hevesini Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu günlerden bu yana yakından izleyen benim için bu hiç de ikna edici değil. İlker Başbuğ kamuya açık ilk entelektüel çıkışını 2006 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı iken Kara Harp Okulu’nun eğitim yılı açılış töreninde yaptı. Konuşmanın özü şuydu: Atatürk sadece bir askerî ve siyasi deha değildir aynı zamanda bir düşünürdür. Onun düşüncesini anlamanın yolu da okuduğu kitapları okumaktan geçer. Ama ilginç bir durum vardı. Başbuğ’un konuşmasının bu bölümündeki cümleler Prof. Dr. Şerafettin Turan’ın Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar adlı kitabıyla birebir aynıydı. Turan, kitabında “Atatürk’ün, eserlerini okuduğu ve kendi düşünce ağının oluşmasında en çok yararlandığı düşünürlerin başında J. J. Rousseau gelmektedir” der. Başbuğ “Kendi düşünce ağının oluşmasında, Atatürk’ün en çok yararlandığı düşünürlerin başında, Jean-Jacques Rousseau gelmektedir” diye konuşur. Yani Başbuğ, genç teğmenlere tavsiye ettiği gibi Atatürk’ün okuduğu kitapları okumaktansa, okunmuşunu Şerafettin Turan’dan okumuştur. (Konuşmanın cümle kalıplarına kadar kitaptan birebir alındığını gösteren bir yazıyı Birikim dergisine yazmıştım.) İkinci konuşma yine Kara Kuvvetleri Komutanı olarak bu kez 2007 yılında Harp Okulu’nun açılışında yaptığı konuşmadır. Epeyce tartışılmış, ancak işletme gurularından alıntı yapabilen Büyükanıt’a kıyasla derinlikli bulunmuş o konuşmada Başbuğ, Habermas’tan, Popper’dan bahsederken araya bir de Robert Antonio diye bir “önemli düşünürü” katar. Medyamız da Antonio’nun adını “paşa yanılmaz” bilinciyle büyük düşünürler arasına ekler. Peki, kimdir Antonio? Kırmızı postmodern güçlere karşı milli birlik mesajı verilirken bir kez daha Atatürk’ten bir alıntı yapmak istemeyen Başbuğ’un imdadına Kansas Üniversitesi’nden yetişen pek de tanınmamış bir sosyolog. Bir makalesinde yazdığı “Bu tip kimlik politikaları tehlikelidir, kabul edilemez... Postmodernist düşüncenin bu aşırılıklarda büyük payı vardır” cümlesiyle farkında olmadan Başbuğ’un konuşmasına PKK ve ikinci cumhuriyetçilerle mücadele faslından girmiştir. “Bu” diye başlayan alıntının sahibi Prof. Antonio’yu internetten bulmuş, bu cümlesiyle Genelkurmay’ın vatan savunmasında yerini aldığı konusunda kendisini bilgilendirip bir röportaj yapmıştım. Antonio, aralarında Kürtlere yönelik olanların da olduğu etnik ayrımcılıklara karşı olan “bir bölücü” çıkmasın mı. (Bu yazı da Star’ın Açık Görüş ekinde çıktı.) Ve son olarak Habertürk’e verilen beş saatlik röportajda “Biz de elimizdeki belgeleri açıklarız” tehdidinden sonra çıkarılan İngilizce kitap. “Silahlı Kuvvetler uzun süreden beri kendi halkını düşman görmeye alışmıştır” cümlesinin altını çizip “bak bizimkiler de bu fikirleri buradan almışlar” demişti Başbuğ. Dün Taraf’ta kitabın o cümlesinin tamamen Latin Amerika bağlamında uluslararası barış misyonlarıyla ilgili bir paragraf içinde geçtiğini yazdık. Harvard Üniversitesi’nden Jorge Dominguez ve Georgetown Üniversitesi’nden Michael Shifter’in derlenen ve Latin Amerika’da demokratikleşme sürecinin işlendiği kitapta o cümlenin geçtiği makalenin yazarı da pek de tanınmamış Brezilyalı bir siyaset bilimci olan Rut Diamint’tı. Herhalde, uluslararası bir komplo içinde Türkiye’deki tüm ordu karşıtlarına rehber kitap yazdığını bilse o da şaşırır. İşte Başbuğ’un kısa entelektüel kariyeri. Heves takdire şayan ama bu ‘kes-yapıştır’larla nereye kadar gidebilir, tartışmalı. Yani Economist erken davranmış. Başbuğ hâlâ bir pseudo-entelektüel.
<< Önceki Haber Yaptığına şantaj denir böyle entelektüelliğe montaj... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER