Senegal kadar olsaydık!


Hoşumuza gitmeyen bir durumla karşılaşınca, bilinçaltımıza hep olumsuz sıfatlarla kazınmış Afrika imdada yetişir. Akla gelen ilk ülkenin ismini söyler, sözgelimi 'Uganda'da bile böyle olmaz' der geçeriz. Hoşumuza gitmeyen bir durumla karşılaşınca, bilinçaltımıza hep olumsuz sıfatlarla kazınmış Afrika imdada yetişir. Akla gelen ilk ülkenin ismini söyler, sözgelimi 'Uganda'da bile böyle olmaz' der geçeriz. Halbuki bu tür karşılaştırmalarda dikkatli olmak gerekir. Hele de demokratik yolla seçilmiş liderlerini darağacına göndermiş; çok partili 60 yıllık döneme farklı türlerde 5 askerî müdahaleyi sığdırmayı başarmış; ne çoğunluk ne de azınlık din mensuplarıyla barışı bir türlü sağlayamamış iseniz, iki kere dikkatli olmak lazım. Yoksa, Türkiye gibi nüfusunun kahir ekseriyeti Müslüman olan (yüzde 95) ve bizden çok çok fakir ülkeler liginde yer alan Senegal'in (kişi başı milli gelir 1000 dolar) demokrasideki başarısı karşısında, 'Senegal kadar olamamışız' demek zorunda kalabilirsiniz. Vaktiyle köle ticaretinin geçit noktalarından biri olan Senegal, bugün 13 milyon insanın yaşadığı fakir bir ülke. Önemli bir yeraltı zenginliği yok. En büyük gelir kaynağı balıkçılık. Nüfusun yüzde 75'i kırsalda yaşıyor. Klasik demokrasi teorilerinin hemen hepsiyle çelişen bu verilere rağmen Senegal, kan dökmeden bağımsızlığını kazandığı 1960'tan bu yana kesintisiz demokrasiyle yönetiliyor. 1962'de demokrasi karşıtı bir harekete kalkışan Mamadou Dia, yargılanarak 1976'ya kadar hapse mahkum edilmiş. 100'den fazla siyasi parti var ve ilk günden itibaren yönetim seçimle el değiştiriyor. Seçim barajı, bizdeki gibi yüzde 10 değil, sadece yüzde 2. Kalitesi sorunlu olsa da basın özgürlüğü güçlü. Muhalif bir gazete olan Velfecr'in yayın yönetmeni, Senegal'in ilk günden itibaren çok sesliliğe alıştığını söylüyor. Herkesin kendini rahatça ifade edebilmesi ve her görüşün siyasette temsil edilmesi gerilime zemin bırakmamış. Ordunun siyasete müdahale etmemesi ise birçok Afrika ülkesinin aksine bu ülkedeki askerlerin iyi eğitim almış olmasına ve güçle iktidarı ele geçirme fikrine uzak olmalarına bağlanıyor. Senegal'de dinin konumu ve din-devlet ilişkileri de dikkat çekici. Bu konuya dair ilk ilginç ipucunu Türkiye'nin Dakar Büyükelçisi Ali Kaya Savut verdi. Büyükelçi, Meclis'te tanıştığı bir senatörün kartvizitinde, irtibat bilgilerinin yanı sıra mensup olduğu tarikatın da yazılı olduğunu görünce çok şaşırmış. Senegal laik bir ülke, hem de en katı laiklik geleneğine sahip Fransa'nın eski sömürgesi; ama burada din öcü değil. Bu rahat ilişkide Sufi geleneğin rolü çok belirgin. Fas kökenli Ticaniler ve yerel bir tarikat olan Müridiler en etkin tarikatler. Ticanilerin 4 milyon; Müridilerin ise 3,5 milyon mensubu var. Dakar'da bulunduğumuz günler, Müridilerin her yıl düzenlediği Magal denilen törene rastladığı için adeta şehir boşalmıştı. Tuba şehrindeki bu törene başta cumhurbaşkanı olmak üzere, 10'dan fazla bakanın, büyükelçilerin ve ülkedeki diğer din temsilcilerinin katıldığını öğrendik. Dini hareketler toplumla devlet arasında adeta hakem rolüne sahip. İktidarı değil, gönülleri kazanmaya talipler. Aşırılıklara karşı toplumun sigortası durumundalar. Din adına siyasete girmek isteyen yapılara toplum fazla yüz vermiyor. Şimdiye kadarki denemeler başarısız. Kadın, geleneksel olarak erkeğin arkasında; ancak ticarette etkin. Kıyafet konusunda rahatlar. Devlet, kadınların daha çok sosyal hayata katılmasını teşvik ediyor. Yasalar ve yargı tamamen laik. Sadece miras konusunda İslam kuralları geçerli. Devlet, Müslüman ya da Hıristiyan dinî grupların eğitim işlerine karışmadığı gibi, din görevlilerinin belirlenmesi ve maaşları gibi konular da toplumun kontrolünde. Tarikatler ve dinler arası ilişkiler de olgunca. Ailenin bir çocuğunun Müslüman bir grubun, diğer çocuğunun Hıristiyan bir grubun liderliğini yaptığı örnekler anlatılıyor. Senegalliler, kendilerine bu demokrasi mirasını bırakan şair, filozof ve (buraya dikkat) Hıristiyan ilk cumhurbaşkanları Léopold Senghor'a minnettarlar. Fakir ülkelerinin en büyük sermayesinin demokrasi olduğunun da çok iyi bilincindeler. İşte size şablonları tersyüz eden bir örnek. Demek ki, cumhuriyet ve demokrasi illa gelenekle çatışmak; siyasî, dinî fikirleri baskı altına almak şart değil. Demek ki, öcü sayılan dinî hareketler, demokrasinin garantörü olabiliyor.
<< Önceki Haber Senegal kadar olsaydık! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER