CUMHURBAŞKANI Gül Hindistan’da gazetecilere “Kötü sözleri bir hafta yazmayın, bakalım ne olur?” demiş. Kim bu “kötü sözler”in sahipleri? Liderler...
Peki, liderler bir hafta “kötü söz” söylemeseler, bakalım ne olur?!
Siyasete seviye gelir, sorunlar ve çözümler konuşulur.
Liderlerin “kötü söz” yarışı ise, sadece çirkin olmuyor, dahası,
siyasetin rasyonelleşmesini, çözümlere odaklanmasını da engelliyor.
Nezaket, nükte, mizah, espri gibi unsurlar siyasete hem güzellik getirir hem kavgalardan koruyarak rasyonelleşmeyi sağlar.
Buna en çok iktidarların dikkat etmesi gerekmez mi? Halbuki
Başbakan muhalefetin her polemiğine tepki gösteriyor, polemikler gündemi dolduruyor. Ondan sonra da “Hizmetlerimiz gündeme getirilmiyor” diye yakınıyor!
Öyle bir noktaya geldik ki, hangi lideri “Bunu söyledi” diye eleştirsek, “Ama öbürü de şunu söyledi” diye karşı-
eleştiri hazırdır.
Bahçeli dört medya patronu için “bunları” söyledi de Başbakan da diğer medya patronu için “şunları” söylemedi mi?
Türkeş’ten Bahçeli’ye
Bugün özellikle Bahçeli üzerinde durmak istiyorum. İki sebepten: MHP’de benim siyaset tecrübem oldu; üslubun, tarzın, yöntemin önemini görerek ve okuyarak iyi öğrendim.
İkincisi, şunu da hatırlatmak istiyorum; Bahçeli meşruiyetçi ve makul bir lider olarak tanınmış, geçmişte MHP’nin alamadığı oyları almıştır, ama son zamanlarda ölçüsüz derecede sert davranarak bu imajını zedeliyor. Buna dikkat çekmek istiyorum.
Bizim gençliğimizde “devrim, ihtilal“ gibi laflar büyülü kavramlardı. “İhtilalin kudretli Albayı”
merhum Türkeş’in sert çehresi ve ketum duruşu bizde “Başbuğ”un emrinde bilmediğimiz bir ‘gizil kuvvet’ olduğu sanısını yaratırdı.
1970 yılında “Partimi ancak bir Nuh tufanı kapatabilir!” dediği zaman muazzam bir coşku yaratmıştı.
“
Hayat Yolunda” adlı kitabımda, o dönemde sağlı sollu yakalandığımız bu büyüyü anlattım.
Zamanla gördüm ki, bu ‘gizil kuvvet’, taraftarları coşturuyor ama geniş kitlelerde kaygı uyandırıyordu. Hem gerçek dışı hem yanıltıcı bir görüntüydü bu.
12 Eylül’den önce de böyle düşündüğümü, yazıp konuştuğumu en yakından bilenlerden biri, Sayın Bahçeli’dir.
Lidere yakışan
Bugün; Bahçeli’nin ‘gizil kuvvet’ çağrışımı ve tehdit algısı yaratan sözlerinin aynı sakıncalara yol açmasından endişe ediyorum.
“Bir metre yaklaşanlar ne olacağını görecektir!”
“Onları
ülkücü hafıza unutmayacaktır!”
“Haçlı kalıntıları... Siyaset sırtlanları!”
Bahçeli dört medya kuruluşuna böyle seslendi de ne oldu?
Haklı olarak, onlar da Bahçeli’nin konuşmasını yayımlamayarak tepki gösterdiler.
Ve medya kuruluşlarının üzerinde bir “Nuh tufanı” kopmadı! Kopamaz da zaten!
Gökalp, Köprülü, Mümtaz Turhan, Ali Fuat Başgil,
Erol Güngör gibi büyük bir fikir mirasına sahip olan milliyetçilik düşüncesi böyle ‘gizil kuvvet’ korkuları saçan bir otoriteryanizm düzeyine düşürülmemelidir.
İstenmeyen sonuçlar yaratabileceği tecrübelerle sabittir!
Bahçeli’nin lider olduğu günden itibaren aşırı davranışları önlemeye büyük özen gösterdiğini herkes biliyor;
Ahmet Türk de
tebrik etmişti.
Bu son tavrı, o Bahçeli’ye yakışmıyor.
Bahçeli’ye ve diğer liderlere yakışan, üslupta makul, siyasette kucaklayıcı olmaktır.
“Ama öbürü bize şunu dedi, şöyle yaptı!”
Beyler, bâtıl emsal olmaz!