TEKEL
işçilerinin eylemi benzerlerinden uzun sürdü ve benzerlerinden çok daha geniş bir ilgi uyandırdı.
Aralık 1990’daki
Zonguldak grevi de böyle olmuştu. Yine
Türk-İş’e bağlı işçiler “
Çankaya şişmanı, işçi düşmanı” sloganlarıyla Cumhurbaşkanı
Özal’ı
protesto ediyor, devletten yüksek aylık istiyorlardı. Özal buna karşı çıkıyor, öyle bir
ücret zammının
ekonomik dengeleri mahvedeceğini söylüyordu.
Ana muhalefet lideri
Demirel hemen Zonguldak’a gitmişti, “Yaşanan grev değil, insanlık dramıdır” diyordu. İşçiler “Özal
istifa” diye bağırıyor, Demirel de onlara ‘gaz veriyor’du:
“O istifa etmez o! Onu var ya, onu kolundan tutun indirin!” (
Milliyet, 8 Aralık 1990)
Bugün ne değişmiş?
Değişen, üslupların daha kibar hale gelmesidir. Değişmeyen ise, ortada bir Sosyal Demokrat hareketin hâlâ bulunmayışıdır.
İktisadi
akıl
Özal’ın tavrı “iktisadi akıl” açısından doğruydu. Gerçekten Zonguldak grevi, onu izleyen KİT grevleri, arkasından Demirel’in “
erken emeklilik” yasası gibi uygulamalar sonucunda “1994 krizi” patlayacaktı.
Peki, Demirel Sosyal Demokrat olduğu için mi işçileri
desteklemişti?
Hayır, sadece muhalefet etmek için... O dönemde Sosyal Demokrat Halkçı Parti de “emek ağırlıklı” bir çözüm paketi önermemiş, sadece greve destek vermişti...
İşte yirmi yılda değişmeyen bu: Sosyal Demokrat
politika yokluğu!
CHP mi diyeceksiniz? CHP düşük gelirlilerin değil, yüksek gelirlilerin partisidir!
Bugün TEKEL işçilerinin grevinde Ak Parti hükümeti, Özal gibi, “ekonomik akıl” açısından bakıyor.
“Ne istiyorlarsa verin” demek çözüm önermek değildir; en azından kaynağını göstermek gerekir.
CHP ise yirmi yıl önceki muhalefet gibi sadece grev eylemine destek veriyor, ama
bütçe ve
işletme açısından temellendirilmiş bir çözüm planı sunmuyor.
Gerçek bir Sosyal Demokrat partinin ilk yapacağı, bu olurdu.
“Ekonomik hesabı” emek ağırlı yapan bir partinin olmayışı,
demokrasimizin temel sorunudur. Bir çok sorunu da beraberinde getiriyor.
Sosyal demokrasi?
CNN Türk’te Ayşenur Aslan’ın programında Ece
Temelkuran, grev çadırında her kimlikten, türbanlı ve türbansız işçilerin birlik olduğunu belirterek, coşkulu bir ses tonuyla diyor ki:
- İşte bunun için sosyalizmi seviyorum!
Sevgili Ece’ye
telefon açtım:
- Evet, grev çadırında öyle... Ama TOBB’da da öyle!
Ece de buna hak verdi.
Şunu söylemek istiyorum: Ortak iktisadi ve sosyal taleplerin bir
çatı altında bir araya gelmesi, kimlik ve hayat tarzlarıyla ilgili farklılıklarını yumuşatır, insanları birleştirir.
İşte Avrupa’nın merkez sağ ve özellikle sol partileri bunun örneğidir.
Sağlıklı demokrasilerde sağ ekonomik büyümeyi ve dinamizmi, sol sosyal entegrasyonu güçlendiriyor.
Bizde ise CHP, tam tersine, kimlik ve hayat tarzı kavgalarıyla meşgul! Onun için de oy tabanını genişletemiyor.
Demokrasimiz topal kalıyor.
Siyasi hayatımıza duygusal gerilimler hâkim oluyor!
İster girişim, ister emek ağırlıklı olsun, “iktisadi akıl” ön plana geçmediği için duygusal değerlerin sürekli çatışmasını yaşıyoruz.
Yirmi yıldır böyle!
Gerçek bir sosyal demokrat parti eksikliği
Türkiye için uzun vadede ciddi bir sorundur.
Bugün TEKEL grevi için temennim, bir noktada uzlaşılmasıdır. 1990’larda ekonomiyi de işçiyi de ezen müzmin kavgalardan sakınılmalıdır.