Abdi İpekçi’nin öldürüldüğü gün üzerinde olan gömleğiyle ekrana çıkan Nükhet İpekçi’nin sözleri, siyasi suikastların mağduru
aileleri bir kez daha harekete geçirdi.
İki adım var atılacak.
TBMM’ye bir dilekçe verip, parlamentodan yeni bir
araştırma komisyonu oluşturulmasını istemek.
Ve bir ‘Vicdan
Müzesi’ kurmak.
Devletin yaşarken koruyamadığı bu insanlara karşı bir borcu var:
Sivas katliamının ardından
Madımak Oteli müzeye dönüştürülemedi. 12
Eylül 1980 darbesinde kan gölüne dönen, insanların işkenceden kurtulmak üzere kendilerini yaktıkları
Diyarbakır Cezaevi’nin müze yapılması isteniyordu. Olmadı.
Suikast mağduru aileler, ortak vicdanı harekete geçirmek ve cinayetleri unutturmamak adına müze düşüncesi etrafında bir araya gelmeye çalışırken, parlamentodaki siyasi parti temsilcilerinden de otuz yıllık karanlık tarihi aydınlatmaya dönük bir adım atılmasını bekliyorlar.
Milliyet’te dün bu beklentiyi dile getiren pek çok isim yayımlandı:
Bilge Emeç, Özge
Mumcu,
Dicle Anter, Meryem Göktepe,
Nilüfer Kışlalı.
1992’de öldürülen Musa Anter’in oğlu Dicle Anter şöyle konuşmuş:
“Babam öldürüleli 18 yıl oldu. Katili bellidir. Biz bildiğimiz halde yetkili merciler bunları ortaya çıkarmıyor. Söylenecek çok şey var. İnsanlar olayları bilmiyor. Günlük yaşıyoruz. Böyle bir müze olsun, biz elimizden gelen katkıyı aile olarak yaparız. Bu da
Türkiye’nin bir ayıbıdır aslında. Bu ayıbı müze haline getirmek için ‘Kayıplar ve Ayıplar Müzesi’ olabilir. Vicdan falan değil artık çünkü vicdan yeterli olmuyor artık. Çünkü etrafta bir sürü vicdansız insan var. Vicdanları olsaydı bunu çıkarırlardı ortaya. Uğur Mumcu’nun, Ahmet
Taner Kışlalı’nın katilleri çıkartılırdı ortaya. Bahriye Üçok’unki çıkartılırdı. Türkiye dünyada aydınlarını en çok öldürten ülkedir. Biz bu damgayı nasıl sileceğiz? Biz de yardımcı olalım. Halk kalksın, desin: Kardeşim, bu aydın insanların hesabını soruyoruz.”
Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu da duygularını şöyle dile getirmiş:
“Böyle bir müze olursa ne gerekirse yaparız. Sadece babam için değil herkes için. Abdi İpekçi’den Hrant Dink’e kadar herkese. Genç nesillerin de unutmaması lazım.
Mehmet Ali Ağca gibi katillerden yarışmacı çıkarmak isteyen bir zihniyet de var karşımızda. Bunun da üzerine gidilmesi gerekiyor.”
Kurşunların delik deşik ettiği Abdi İpekçi’nin gömleği, Metin Göktepe’nin sembolü haline gelmiş kazağı, Çetin Emeç’in kırık gözlüğü, Ahmet Taner Kışlalı’nın not düştüğü kâğıtları.
Aileler açısından hiç de kolay değil. Cinayetlerden arta kalan objeleri sergilemek.
Bu ayıp devletin!
Eşyaların yanında elbette kurbanların fotoğrafları da olacak.
Belki her birinin yanına birer boş çerçeve konulabilir.
O resimler kimleri akla getirirse...
Vicdan Müzesi düşüncesi mutlaka hayata geçirilmeli.