Eşimin göz yaşına mahkum kaldım, diyor
Başbakan...
Çok ağır bi laf bu! Bunu söyleyen insanın ruh halini düşünün...
Hele de özel yaşamından tek kelime etmemişse bunca yıldır özelini özel tutmuşsa hep.
Elin adamı, “sevdiğinin gözyaşını gördü mü” elini beline atar, Ulunay,
Osmanlı Kabadayıları’nı anlattığı kitabında, böyle der. Atar da ha! Sevdiğinin hüznü ve de ardından gelen göz yaşları insanı çileden çıkarmaz da ne çıkarır birader! Ama...
İşin bi de aması var. Giydiğin
gömlek ateştense, sevdiğinin göz yaşlarını kapıp kendi içine akıtır erkek
Neyse...
Şimdi, geldik 21. yüz yıla.
Hala nasıl bakabilir kimileri her şeye at gözlüğüyle?
Diyelim ki İtalyan Askeri Ateşesi aniden rahatsızlandı ve GATA’ya kaldırıldı. Eşi hanımefendi o saat Gülhane’nin yolunu tuttu.
Boynunda da Katolik olması nedeniyle haçı var. Almayacak mısınız içeri? Haç dinsel inancı gereği hanımefendinin gerdanında parlıyor! Ne diyeceksiniz?
Efendim haç dinsel simgedir, içeri giremezsiniz! Çıkarın haçınız ondan sonra buyrun!
Geçelim...
Pakistan Askeri Ateşesi çalışırken, birde fenalaştı ve GATA’ya kaldırıldı.
Eşi, başı bağlı...
Ne olacak? Kocasını göremeyecek mi? Bunu çok uzatabilirim. Sayfalar dolusu örnek verebilirim...
Ama beni en çok duygulandıran mektuplardan biri, bundan yaklaşık iki üç ay önce gelen ve bi köşeye ayırdığım tek paragraflık gönül feryadıydı:
“Muhterem Aziz Bey,
“Oğlumun
yemin törenine katılmak için kocam ve
küçük oğlumla birlikte eğitim alayına gittik.
“Kocamla oğlumu aldılar...
Beni almadılar...
Çünkü, inancım gereği, örtünmüşüm. Nizamiyede bekledim evladımın yemini törenin göremedim...
“Hürmetlerimle... Necmiye Güldereli.” Benim söyleyecek başka lafım yok. Yorumu siz yapın gönlünüzce!
Ama şunu unutmayın lütfen laik olan devlettir, birey değil. “O zaman ben laik bir insanım diyen ateist mi oluyor?!” diye soranlara gelince, inanmamak da bi inançtır!
Sen devletin laikliğine inanabilirsin. Ama dinini sorduklarında da dinin neyse onu söylersin. Sapla samanı birbirine karıştırmayın lütfen; insanları ağlatanların yaptığı gibi!
Renk erkeği ne yumuşatır ne de sertleştirir
Efendim bi laf vardır hani: Her erkeğin dolabında iki beyaz iki de
mavi gömlek olacak. Çünkü başka
renk gömlek giydi mi erkek, erkekliğinden olur! Bu zırvaları kimler uyduruyor, bilmiyorum! Ama erkek her renk gömlek giyebilir!
Yeter ki
ceketiyle, pantolonuyla, kemeri ve ayakkabısıyla uyumlu olsun!
Yani lacivert pantolon, kahverengi, ceket, beyaz gömlek, kırmızı boyunbağıyla gidersen iş yerine, o saat tefe koyarlar seni, bu işlerden az biraz anlayan birileri varsa ortalıkta.
Ha, bi de unutmaman gereken bi şey: Ruhbilimcilerinin yaptığı araştırmalara göre mutlaka koyu sarı renk bi kravatın olacak.
Çünkü koyu sarı gücü, korkusuzluğu, gözüpekliği simgeliyormuş. Karşınızdaki kişiyi en çok etkileyen bu kıravatmış işte, öz geçmişinizden çok! Deneyin bi kez hele.
Ve de mutlaka ne yapın edin bir blazer alın kendinize. O kadar çok ortamda sizi kurtarır ki! İster bej, ister gri, isterseniz de kot pantolonun üstüne giyer dilediğiniz yere gidebilirsiniz!
AFERİN ŞAHAN GÖKBAKAR’A!
Çok doğru bi laf etmiş
Şahan Gökbakar. Yani Recep
İvedik’i, bana göre olağanüstü bi başarıyla canlandıran
oyuncu. Filmlerinin sanat mı değil mi tartışmalarına noktayı şak diye koymuş: “Schindler’in Listesi gibi filmlere sanatsal açıdan bakılıyor ama “Pembe
Panter” gibi filmlere bu açıdan bakılmıyorsa,
Recep İvedik’e de bakılmaz!” Toprağı bol olsun, Peter Sellers’ın canlandırdığı Müfettiş Clusoe ne kadar gerçekse Şahan’ın canlandırdığı Recep İvedik de o kadar gerçek.
Yani bu iki oyuncu da gerçekdışı bir kimliğe, kişiliğe bürünüyor. Çizgi filmlerdeki gibi örneğin. Recep İvedik’le Shrek arasında ne fark var?
Bütün filmleri Ingmar Berman çekseydi örneğin, senaryolarını da Harold Pinter yazsaydı, dünyada sinema diye bi şey kalmazdı. Elbette Bergman, mutlaka Pinter çok büyük sanatcılar. Ama sinemanın gerçek amacı Charlie Chaplin’in (Şarlo) dediği gibi, insanlara iki saat için de olsa, kendi yaşamlarını unutturmak, onları kimi zaman kahkahalarla güldürmek, kimi zaman da gözyaşlarına boğmak... Yani gerçekdışı, ötesi bir dünyaya taşımaktır... Olay bu kadar basit.