Türkiye çok uzun yıllardır
Avrupa Birliği yolunda olan bir
ülke. Üyelik için resmi
müzakereler 2005 yılı sonunda başladı.
Her yıl, AB ile ilişkilerimizin hangi aşamada olduğunu gösteren bir
rapor yayımlanır Brüksel’de.
Adı, İlerleme Raporu’dur.
Bu raporlardan sonuncusu, “2009 İlerleme Raporu” dört ay önce çıktı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili bölümden bazı kısımlar şöyle:
“BİR
Silahlı Kuvvetler, resmi ve gayri resmi mekanizmalar yoluyla, uygun olmayan şekilde siyasi nüfuz kullanmaya devam etmiştir.
Silahlı Kuvvetler’in kıdemli mensupları, çeşitli vesilelerle
Kıbrıs, etnik köken,
Güneydoğu meselesi,
laiklik,
siyasi partiler ve diğer askeri olmayan konular dahil olmak üzere
yetki alanları dışında kalan iç ve dış
politika konularında görüşlerini açıklamışlardır.
Genelkurmay, siyasi partilere ve medyada çıkan haberlere kamuoyu önünde defalarca tepki göstermiştir.
Nisan ayındaki bir
basın açıklaması sırasında
Genelkurmay Başkanı,
Ergenekon davası ve iddianamesi hakkında yorumda bulunmuş, dolayısıyla yargıyı
baskı altında bırakmıştır.
Silahlı Kuvvetler’in bazı kıdemli mensupları, yargılanmakta olan askeri personeli
desteklemişlerdir.
İKİ
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda ya da Milli
Güvenlik Kurulu Kanunu’nda hiçbir değişiklik yapılmamıştır.
Bu kanunlar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görev ve yetkilerini belirlemekte ve
milli güvenlik kavramını geniş biçimde tanımlayarak Silahlı Kuvvetler’e büyük bir hareket alanı vermektedir.
Emniyet,
asayiş ve destek birimleriyle ilgili olarak imzalanan 1997 EMASYA gizli protokolü hâlâ yürürlüktedir.
ÜÇ
Yasama organının, Silahlı Kuvvetler
bütçesi ve harcamaları üzerindeki denetiminin güçlendirilmesiyle ilgili olarak hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir.
Aynı şekilde,
ihale projelerinin çoğunun finansmanını sağlayan Savunma
Sanayii Destekleme Fonu(SSDF) hâlâ TBMM’nin
kontrolünün dışında olan, bütçe dışı bir fondur.
Geçen sene
Sayıştay, SSDF’yi
denetleme yetkisine sahip olduğu yönünde bir karar almıştır. Ancak
uygulama henüz başlamamıştır.
İç denetimle ilgili olarak, güvenlik kurumlarının iç denetime tabi olmasını öngören 2003 tarihli
Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu henüz uygulanmamıştır.
DÖRT
TBMM’nin, yasama organının güvenlik ve
savunma politikaları oluşturma yetkisi yoktur.
BEŞ
Askeri harcamaların denetimi konusunda, harcama sonrası dış denetim, Anayasa’ya göre Sayıştay tarafından yapılabilmektedir. Ancak bu denetim, muhasebe kayıtlarına dayanmaktadır ve
masa başı incelemeleri şeklindedir.
Denetçilerin yerinde inceleme yapmasına izin verilmemektedir.
Ayrıca,
Sayıştay Kanunu Tasarısı kabul edilene kadar da Sayıştay, Silahlı Kuvvetler’e ait taşınır malların denetimini yapamayacaktır.
ALTI
EMASYA protokolü,
sivil makamların talebi olmaksızın, iç güvenlik sebebiyle askeri operasyonların yapılmasını mümkün kılmaktadır.
YEDİ
Askeri mahkemelerin yargı yetkisinin sınırlanması konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.
Ancak, Silahlı Kuvvetler’in bazı kıdemli mensupları yetki alanları dışında kalan konularda açıklamalar yapmışlardır.
Savunma harcamaları üzerinde TBMM’nin tam denetiminin temin edilmesi gerekmektedir.
Askeri personelin, Ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıkan hükümet karşıtı eylemlere katılmış olduğu iddiası ciddi kaygı uyandırmaktadır.”
* * *
AB standartları böyle.
Demokrasi ve hukuk devletinin bizde de AB’deki gibi birinci
sınıf olmasını istiyorsak, bu açıdan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uyması gereken standartlar sır değil.
Bizim standartlarımızı yukarıya çekecek olan da
siyaset kurumu, en başta da siyasal
iktidar, yani
Başbakan Erdoğan’la Ak Parti hükümetidir.
Türkiye’de böyle bir demokratik dönüşüm keşke sivil-asker, iktidar-muhalefet elbirliğiyle gerçekleşme yoluna girse...
O zaman herkes rahat eder.
Kalıcı istikrar kapımızı çalar.
Ve
Balyoz’lar, Bayrak’lar, Kafes’ler, Ergenekon’lar, Poyrazköy’ler tarihin arşivine kaldırılır.
Mesele, birinci sınıf
demokrasi ve hukuk devletidir, askeri otoritenin seçilmiş sivil otoriteye tabi olmasıdır, Batı demokrasilerindeki gibi...
Altıncı balyoz yazısı yarına...