Ne yeterince soruşturuldu, ne gerçek mahiyeti ve organizasyon yapısı gün ışığına çıkarıldı... Ancak anlaşılan şu ki, kendisini silahlı kuvvetler şemsiyesi altında gizlemiş örgütün çekirdeği BÇG. Yani,
Batı Çalışma Grubu. Bugün ortaya çıkan
darbe planlarının,
bombalı saldırı, suikast teşebbüsü ve suikastın bu çekirdek ve uzantılarıyla irtibatlı olduğunu düşünmek için yeterince sebep ve işaret mevcut.
Söz konusu yapılanmanın nihai
hedef olarak
Türkiye’yi kendilerince malum ve mezkûr (=kararlaştırılmış) mecraya taşımak için iki aşamalı bir plan yaptığı görülüyor. Bu planın ilk aşamada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesini
kontrol altına alıp
Genelkurmay Karargâhına hâkim olmayı, ikinci aşamada siyasi iktidarı devre dışı bırakmayı hedeflediği artık aşikâr. Ancak 28
Şubat sürecinde bütün gayretine ve sergilediği fütursuz baskıya rağmen ordu bünyesinde oluşan direnç sebebiyle ilk hedefine ulaşmakta başarısızlığa uğrayan ve önemli aktörlerinin emekliye ayrılması yüzünden zafiyet geçiren yapı 1
Mart 2003 tarihinde yeni bir şans yakaladığı hayaline kapıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
Irak Savaşı’nda ABD kuvvetleriyle birlikte hareketini ve
Amerikan askeri birliklerinin Türkiye üzerinden
Kuzey Irak’a geçmelerini öngören tezkerenin TBMM’de reddedilmesinin Washington’da yarattığı hayal kırıklığı ve
öfke el çabukluğuyla hazırlanacak bir darbenin ABD başkentinde kabul göreceği ümidini güçlendirmişti. BÇG artıklarının o gün Genelkurmay Karargâhı’nın tezkerenin reddinden rahatsız olmadığını tesbit ettikten sonra toparlandığı ve arta kalan tüm unsurlarını ellerinde bulunan 12
Eylül harekât planını güncelleyerek harekete geçirme kararı verdiği anlaşılıyor.
1997 senesi
Kasım ayında KKTC’de gerçekleştirilen Toros-2/97 tatbikatı sırasında dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı, bir yıl sonra 1998 Ağustos’unda
Genelkurmay Başkanı olacağına kesin gözüyle bakılan
Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu sıyırıp hemen arkasında oturan albaya isabet eden kurşunu sıkan elden söz ediyorum. Kaza kurşununa
kurban gittiği düşünülecek Kıvrıkoğlu’nun saf dışı edilmesinin ardından yeni dengelerin genelkurmay karargahına yansımalarının hesabı içinde söz konusu ele kumanda eden iradeden söz ediyorum. (*) Keza Org.
Hilmi Özkök’ü hedef alan örgütlü yapıdan...
Üzüntü veren husus, bugün Genelkurmay Karargâhı’nın ima yollu açıklamalarla ortaya çıkan tablodan rahatsızlığını yansıtsa da, ana hedefi Türkiye’de Baasçı bir dikta rejimi tesis etmek olan, bu yolda engel gördüğü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geleneksel
disiplin anlayışını ve hiyerarşik düzenini tahribe yöneldiği ortaya çıkan yapıyı perdelemek istediği izlenimi vermesi. Bu aşamada Genelkurmay Başkanı Org.
İlker Başbuğ tarihi nitelikte bir karar vererek söz konusu iddiaların tamamını derinlemesine soruşturacak, sorumlularını gün ışığına çıkaracak bir süreci başlatabilir ve bu kararını kamuoyuyla paylaşabilir. Onun bu yönde bir karar verdiğini açıklaması, hiç şüphe yok ki, söz konusu iddiaların, kimi ordu karargahlarında hazırlanmış planların gerçekliğinin kanıtlanması halinde dahi, kamuoyunda bunun kurumsal olarak orduya hâkim düşünceyi yansıtmadığının göstergesi olarak yankılanacaktır.
(*) Aradan geçen zaman zarfında unutulmuş olabilir. Toros-2/97 tatbikatının konusu
Kıbrıs Rum kesimin adaya konuşlandırmak istediği Rus yapısı S-300
füzeleriydi. Bunların ele geçirilip tahrip edilmesine yönelik plan prova edilecekti. Senaryoya göre Güzelyurt bölgesine yakın açık araziye yerleştirilmiş
maket füze rampalarına ‘
Bordo Bereliler’ adıyla ünlenmiş adları Org.
Çevik Bir paşayla anılan
Özel Kuvvetler’e bağlı tim yaklaşarak önce koruma görevi yapan Rum askerlerini saf dışı edecek; ardından rampalara
patlayıcı kalıpları yerleştirerek
imha edecekti.
Özel Kuvvetler timi rampalara 1400 metre mesafedeki Seyirtepe adı verilen mevkide kurulan
protokol çadırına yaklaşık 1000 metre uzaklıkta ve sırtı çadıra dönük olarak konuşlanmıştı. Bordo Bereliler ateşe başladıklarında beklenmedik bir şey oldu. Bir kurşun gelerek
Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu sıyırıp, arkasında oturan albayın kalbine isabet etti. Bilinen kurşunun Org. Kıvrıkoğlu’nun omzunu yalayarak geçtiğiydi.
Gazeteci Muhammed Kutlu’nun araştırmasına göre füze rampalarına ateş eden bordo berelilerden biri diğerlerinin aksine geriye dönerek protokol çadırına nişan almıştı.
Olay sonrası yapılan
soruşturma söz konusu mesafeden yumurtayı vurabilecek kadar
keskin nişancı olan iki astsubayı işaret ettiyse de kimseye resmi bir
suçlama yöneltilmedi,
dosya kapatıldı. Ama daha da ilginci, üç yıl sonra 16
Mayıs 2001’de aynı özel tim mensuplarının tamamını taşıyan Casa
tipi nakliye uçağı Diyarbakır’dan Malatya’ya giderken düştü ve kurtulan olmadı.