Abdi İpekçi’yi öldüren, Vatikan’da Papa 2. Jean Paul’a suikast girişiminde bulunan
Mehmet Ali Ağca’nın 30 yıllık cezaevi hayatı bugün sona eriyor.
Sanırım bu haber, dün Ankara’da yapılan yığınsal
işçi mitinginin,
İsrail Savunma Bakanı Ebu Barak’ın aşırı
soğuk karşılanmasının, hatta Haiti’de insanın kanını donduran deprem sonrası
kıyamet görüntülerinin bile önüne geçecek...
Çünkü Mehmet Ali Ağca’nın hikâyesi, Birinci Meclis’in feshedilmesine neden olan Ali Şükrü Bey Cinayet’inden günümüzdeki
Ergenekon Davası’na kadar uzanan ve
Türkiye Cumhuriyeti’nin neden gerçek bir hukuk devleti olmadığını anlatan suç zincirinin en vurucu halkalarından biridir...
Bu olayı büyüteç altına aldığınızda, devletin tomografisini de çekmiş olursunuz.
***
Mehmet Ali Ağca, 1
Şubat 1979 yılında
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’yi vurdu. 25 Haziran’da yakalandı. Ve
Maltepe’deki Zırhlı Tugay’daki askeri cezaevine kondu.
23
Kasım 1979’da buradan kaçırıldı...
12
Mart 1971 darbesinden sonra babam da burada yattığı için, Zırhlı Tugay’ı da, askeri cezaevini de çok iyi bilirim. Geniş bir araziye yerleşmiş tugaydan bırakın kaçmayı, elinizde adresle aradığınız binayı bulmanız bile kolay değildir...
Zaten dönemin 1.
Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından yapılan duyuruda, Abdi İpekçi’yi öldürmekten
sanık, Ağca’nın, “kaçmadığı, kaçırıldığı” bildirilerek, “olayın meydana geliş şekli fevkalade üzücüdür ve Komutanlık için bir ıstırap mevzuu olmuştur” denilmişti. Sonra da, alışkın olduğumuz üzere, sorumluluk iki askere yıkılmıştı...
***
Hâlbuki...
Bir gazetede de tefrika edilen anılarında, Alpaslan Türkeş, Ağca’nın
Kartal Askeri
Cezaevi’nden kaçırılmasının “bir devlet operasyonu olduğunu” söyler. Yeri göğü sarsması gereken bu iddia karşısında herhangi bir
soruşturma açılmadığı gibi hiçbir savcı da Alpaslan Türkeş’e “bu sözleriniz ile neyi kastediyorsunuz” diye sormamıştır.
Kısacası, devlet bir anda sağırlaşıvermiştir.
***
Bu
sağırlık, Ağca’nın yakalanmasını sağlayan dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi
Güneş’in demokratik bir hukuk devletinde, sadec
e devletin değil, toplumun da topyekûn ayağa kalkmasına neden olacak açıklamaları sırasında da sürmüştür.
Yirmi yıl önce, 22 Temmuz 1990’da Fehmi Güneş Milliyet’e şunları söylüyor:
“Hangi
örgüt nereden destekleniyor, nereden korunuyor, nereden donatılıyor, nereden para alıyor, bunlar biliniyor artık. Bu bilgiler devletin elindedir.
O nedenle ‘bunun arkasında kim var, bilmiyorum’ demeye devletin hakkı yoktur.
Hala ‘Çetin Emeç cinayetinin arkasında kim var, bunu bilmiyoruz’ demeye kimsenin hakkı yoktur.”
Hasan Fehmi Güneş, “yani Çetin Emeç’i kimlerin öldürttüğü biliniyor mu” sorusuna cevapla, devam ediyor:
“Tabii biliniyor. Abdi İpekçi cinayetinin arkasında kimin olduğunun da bilinmemesine imkân yoktur. O kadar çok bilgi vardır ki mesele onları değerlendirmektir. Telefon konuşmalarına kadar. Kimin kime emir verdiğini bazen emirlerin nakline kadar, elde bilgi vardır. Bunlar mazeret değil artık.”
Gene... Hasan Fehmi Güneş, sorgulamada sonuca yaklaşıldığı sırada, o zamanki
İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nın sorgulamayı keserek Ağca’yı devraldığını da açıklamıştı...
***
“Ağca’nın Derin İlişkileri” adlı kitabın yazarı
Belma Akçura da bir röportajında adeta Hasan Fehmi Güneş’in bıraktığı yerden devam eder:
“Ağca Maltepe Cezaevi’nden kaçırıldığında Komutan
Orgeneral Necdet Uruğ, Türkeş’in en yakın adamı. Türkeş’in adamları Çatlı falan Murat Bayrak’ın kamplarında yetişmiş. Murat Bayrak MHP’li eski bir milletvekili. Enver Altaylı bunları korumuş, bakıyorsun Türkeş’in kasası. Abuzer Uğurlu MİT’e çalışmış biri.
Mehmet Eymür, İpekçi cinayetini çözmek için Abuzer Uğurlu’yu konuşturun diyor. Abuzer’in şu anki avukatı Doğan
Yıldırım. Bekir Çelenk’le çok samimi Abuzer. Ve ‘ikisi çok şey biliyor’ diyor Mehmet Eymür ve şunu da ekliyor ‘MİT’ten
Nuri Gündeş ve Metin Günyol cinayetin çözülmesinde
kilit isimlerdir.’”
***
Abdi İpekçi`yi öldürmüş, Papa’yı yaralamış ve biri ölümlü iki de
gasp yapmış Mehmet Ali Ağca, otuz yıl süren mahpusluk döneminin ardından 52 yaşında bugün
tahliye oluyor. Abdi İpekçi cinayeti ise hala sır. İster misiniz, Ağca sessizliğini bozarak olup biteni anlatsın. Ya da araştırmasını sürdüren hâkim, “kozmik odada” işin sırrını çözüversin.
Çünkü...
Burası Türkiye, Türkeş’ten Güneş’e herkes her şeyi biliyor ama hiçbir şey resmen açıklanmıyor.
Şayet o dönemin sonuna geliyor isek, rahmetli Abdi Bey’in öldürülmesi ardındaki sır tüm detaylarıyla neden ortaya dökülüvermesin?