Büyükelçi
Oğuz Çelikkol'a yapılan edepsiz muameleden sonra
İsrail'in resmen özür dilemesi, dış
politika açısından çok anlamlı.
Hadise, Ortadoğu'da dengelerin değiştiğini ve
Türkiye'nin herkes tarafından saygı duyulması gereken bir aktör haline geldiğini bir daha tescilledi.
İsrail
Dışişleri,
ders vermek için kurduğu tuzakta boğulurken, Türkiye krizden güçlenerek çıktı. 1
Mart tezkeresi ve 'one minute' çıkışından sonra İsrail'in dilediği bu özür,
İslam dünyasında Türkiye'nin prestijini emsalsiz bir konuma taşıdı.
Bölgedeki gazetelere yansıyan yorumlar bunun delili.
Şarkul Avsat yazarı Hüseyin Şubukşi, son makalesine 'Teşekkürler Erdoğan' başlığını atmış. Yaşananlar karşısında coşan bir başkası, 'Sen Türkiye, vatanımsın' diye yazmış. Bir yazar, etrafına yeni duvarlar ören İsrail görüntüsü ile
Suriye,
Lübnan ve Ürdün'e vizeleri kaldıran Türkiye fotoğrafı arasındaki çelişkiye dikkat çekmiş.
Lübnan'da yayınlanan El Ahbar gazetesinin manşeti ise 'Sultan Erdoğan'. İsrail'in sadece Türkçeden anladığını yazan gazetenin yorumu şöyle: "
Ankara'nın etkili tehdidinden sonra İsrail hızla diz çöktü."
El Kuds'el Arabi'nin yorumu da farklı değil: "Türkiye, İsrail'e Arap
ülkelerinden görmeye alışık olmadığı; ancak hak ettiği bir karşılık verdi. Ankara, İsrail'in anladığı dilden konuştu. Erdoğan,
Osmanlı Türkiye'sini temsil eden ve görkemli İslam İmparatorluğu'nun genlerini taşıyan
büyükelçiye yapılanı kabul etmedi."
Türkiye'nin duruşu öyle bir etki yaptı ki, şimdi Arap kamuoyu, kendi yönetimlerini İsrail'e karşı Türkiye gibi tavır sergilemediği için topa tutuyor. Aynı şekilde İsrail kamuoyu da skandala
imza atan
Netanyahu hükümetini ve Dışişleri'ni yerden yere vuruyor. Muhalefetin, krizin elebaşıları
Dışişleri Bakanı Lieberman ve Ayalon'un istifasını istemesi, İsrailli 17 vekilin Büyükelçi Çelikkol'a üzüntülerini bildiren
mektup göndermesi boşuna değil.
Tabii, bu olayın
dış politikaya olduğu kadar, iç politikaya da
bakan önemli bir yönü var. Ülkemizde
AK Parti karşıtlığının zirve yaptığı, hükümeti etkin güçlere ve Batı'ya jurnallemek için mitinglerin düzenlendiği günlerde katıldığım bir
resepsiyonu hiç unutamıyorum. Yerli ve
yabancı birçok kişinin katıldığı o toplantıda, İsrail'den gelen bir ismin AK Parti aleyhindeki sözlerine istemeden
kulak misafiri olmuş ve afallamıştım. Rahatsızlığı o kadar büyüktü ki, Türkiye'de bu konuda en ileri giden isimlerden farklı düşünmüyordu. Kuşkusuz İsrail'in tamamını temsil etmese de bu kişinin sözleri, en azından bu ülkedeki bir damarın,
demokrasinin bir sonucu olarak ortaya çıkan AK Parti'den aşırı rahatsız olduğunun kanıtıydı.
Bir resepsiyon ortamında paylaşılan bu duygular, kim bilir kapalı kapılar ardından ne kadar ileri gidiyordu. Bu müfrit fikirlere sahip insanların, içerideki AK Parti karşıtlarıyla
dayanışma içine girmesi, en azından birbirlerini cesaretlendirmesi hiç uzak bir ihtimal değildi. Nitekim içeride AK Parti antipatisini demokrasi karşıtlığına vardıran çevrelerle, Washington'da İsrail'e yakın çevreler arasındaki
işbirliği artık herkesin bildiği bir vakıa değil mi?
Türkiye-İsrail ilişkilerinin, Ankara'da
Çevik Bir'in çok etkin olduğu; askerî vesayetin en güçlü olduğu dönemde zirve yaptığı ve ikili ilişkilerin demokratik bir zemine dayanmadığı hatırlanacak olursa, bazı çevrelerin Türkiye'nin demokratikleşmesinden duyduğu rahatsızlık da son dönemde ilişkilerde artan krizler de daha kolay anlaşılır.
Zira Türkiye, içindeki kavgayı bitirdikçe ve komşularıyla barıştıkça, İsrail'e benzeyen bir ülke olmaktan çıkıyor; eskiden iki güvenlik ülkesini birbirine bağlayan zemin çöküyor. Bu çelişkiyi, İsrail'in eski Türkiye büyükelçisi Alon Liel iyi görmüş: "Türkiye'nin bize olduğundan daha çok, bizim Türkiye'ye ihtiyacımız var. Ortadoğu'da tecrit edilmiş durumdayız ve Türkiye önde gelen bir aktör. Onların bölgede sadece bir ülkeyle, İsrail'le sorunları var, bizim ise etrafımızdaki 22 ülkeden 20'siyle."
Bu açıdan bakınca, özürle başlayan
sorgulama süreci, ilişkilerin normalleşmesine katkı yapacağı gibi, Türkiye'de demokrasi karşıtı heveslerine İsrail üzerinden
destek arayanların umutlarını da boşa çıkaracağı söylenebilir.