İsrail İsrail’e karşı


Kelimelerle başlar kavga; dil bazen her şeydir. Anlatayım... İbranicesi “Yehuda ve Şomron,” Arapçası “El Yahudiyye ve Samara”dır, Türkçeye ise daha ziyade “Yudea ve Samarya” diye aktarılır. Tevrat’ta da bu isimle geçer, 1967’den beri İsrail devletinin resmî terminolojisinde de. Ürdün Nehri’nin Batı kıyısında kalan ve tam ortasında Kudüs’ün (kişinin meşrebine göre, Yeruşalayim’in ya da el-Kuds’un) yer aldığı topraklardır burası. Yudea, Kudüs’ün güneyinde yer alır; Samarya kuzeyinde... Ve bölgenin, İsrail’in bu toprakları “işgal” ettiğini kabul eden herkesin dilindeki adı “Batı Şeria”dır bugün. İsrail’de, mesela, Likud’un ve diğer sağ kanat partilerin taraftarları buraya “Yehuda ve Şomron” derler inatla ama İşçi Partililerden, solculardan, liberallerden “Hagada Hama’aravit” yani Batı Şeria ya da kısaca ve “işgal” imasını içinde taşıyan “haşehatim” (topraklar) kelimelerini işitirsiniz. Zira, sadece Arap-İsrail kavgasında değil, İsrail’in İsrail’le bitmez tükenmez mücadelesinde de kudretlidir kelimeler... Arapça ile İbranicenin farkından ibaret değildir ayrışmanın sesi; esas fark, barışın dili ile savaşın dili arasındadır. Moldova’nın başkenti Kişinev’de doğan ve “Evet Lubovitz” olan adını, Sovyet rejiminin Yahudilere karşı ayrımcı politikasından payını alıp yirmi yaşında ailesiyle birlikte İsrail’e göçtükten sonra, Avigdor Lieberman’a çeviren şahıs da İsrail’de savaşın ve işgalin dilini konuşanlardan biri bugün. Bu şahıs, maalesef İsrail’in dışişleri bakanı ve maalesef her geçen gün biraz daha “meşum ve meczup” bir karaktere dönüşüyor. Lieberman’ın konuştuğu “işgal dili” Türkiye ile İsrail arasındaki yeni gerilimin de nedenleri arasında. Lieberman, kurucu lideri olduğu Yisrael Beyteynu (Evimiz İsrail) Partisi’ndeki sağ kolu ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’a, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u “aşağılama” talimatını veren kişi. Ve, öyle anlaşılıyor ki, bu talimatın arka planında Lieberman’ın Türkiye’den, özelde de AKP hükümetinden hazzetmemesinden daha fazlası var. İsrail’in “sağcı” Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, İsrail İşçi Partisi’nin lideri ve ülkenin Savunma Bakanı Ehud Barak’la fena halde kavgalı... İki koalisyon ortağının kavgası, ideolojik tercihlerinin ve güncel politikaları arasındaki farkların ötesinde bir meseleye dayanıyor”; meselenin İbranice adı, “Hamerkez Haüniversite Ariel Beşomron.” Türkçesiyle, Samarya Ariel Üniversite Merkezi. Yani, Batı Şeria’daki bir yüksekokuldan bahsediyoruz. Aslında burası, halihazırda İsrail devletine ait en büyük yüksekokul... Gelin görün ki, İsrail topraklarında değil, Samarya’da, işgal altındaki topraklardaki en büyük Yahudi yerleşimlerinden biri olan Ariel’de kurulu. 1982’de İsrail Bar İlan Üniversitesi’nin Batı Şeria’daki kolu olarak açılan okul, 2007’de adını “üniversite merkezi” olarak değiştirdi; amaç “üniversite statüsü” almaktı, okulun diplomalarının “üniversite diploması” olarak tanınmasıydı. Ama bu hiç gerçekleşmedi; dönemin başbakanı Ehud Olmert fikre olumlu baksa bile, İsrail’in YÖK’ü diyebileceğimiz konsey, Yeşil Hattın öteki tarafında bir okula bu statüyü tanımayı reddetti. Ret kararında, Samarya’da bir İsrail okulunun “üniversite” olarak kurumsallaşmasına olanak tanınmasının, yerleşimlerin ve işgalin de kurumsallaşmasına, dolayısıyla kalıcılaşmasına katkı yapacağı kaygısı rol oynadı. “İki devletli çözüm” fikrini kâğıt üstünde kabul etse bile, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini durdurmaktan kaçınan mevcut İsrail hükümeti içindeki “sağcı” aktörler, başta da Lieberman, Hamerkez Haüniversite Ariel Beşomron’a “üniversite” statüsü verilmesi için çok uğraştı. Likud ağırlıklı, Binyamin Netanyahu liderliğindeki koalisyonun genel mutabakatı da aslında bu statünün verilmesi yönündeydi. Ama hükümetin ağır topu Ehud Barak, “Şomron” (Samarya) yerine “Haşehatim” (topraklar) diyenlerin ve “işgalin” yakın gelecekte bitmesini isteyenlerin sesini dinleyip mutabakata karşı geldi; Samarya Ariel Üniversite Merkezi’ne “üniversite” statüsü verilmesini veto etti. Veto kararıyla küplere binen Lieberman, iki gün önce Evimiz İsrail Partisi’nin Knesset’teki on beş milletvekiline, koalisyon ortağı İşçi Partisi’nin bundan böyle parlamentoya sunacağı bütün yasa tasarılarına karşı oy kullanmaları talimatını verdi. Bununla yetinmedi; Ehud Barak’ın Türkiye ile geçen yılki “Davos dakikası”ndan beri limoni olan ilişkileri düzeltmeye yönelik ziyaretini sabote etmenin bir yolunu aradı... Ve çareyi Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’u, Büyükelçi Oğuz Çelikkol’dan yirmi beş santim yüksekte oturtmakta buldu. Ahmaklık dozu küstahlık dozundan da fazla olan bu tuhaf gösteriye dün en sert tepki gösterenlerden biri, Kadima’nın Knesset’teki üyelerinden Dürzi Arap ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecelli Vahabi’ydi. “Diplomat Ayalon, politikacı Ayalon’un yaptığı hatayı hemen düzeltmeli,” diyordu Vahabi, “Türkiye Büyükelçisi’nden açıkça özür dilemeli. Bundan böyle de kendi parti politikasını, kendi dilini, ülkenin politikasının ve dilinin önüne geçirmemeli.” Vahabi’nin sözlerini okurken, “ne çok İsrail var” diye düşündüm, “İsrail’e karşı konuşan bir İsrail de var. Ve her yerde olduğu gibi İsrail’de de savaşın diline karşılık, barışın da hiç susmayan bir dili var.”
<< Önceki Haber İsrail İsrail’e karşı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER