Taraf gazetesi geçtiğimiz
Cuma günü
Tokat-Reşadiye
cinayetlerine yönelik ilginç ve çok detaylı bir haber yayınladı.
Haberin içeriği
Genelkurmay’ın
teröristler arasında gerçekleşen şifreli görüşmelere cinayet öncesi ulaştığı ama şifreleri çözemediği için acı olayın engellenemediği yönünde.
Taraf’ın bu haberinin yayınlandığı gün de zaten Genelkurmay haftalık olağan(!) bilgilendirme toplantılarını, yeniden gerek (!) duyulana kadar, iptal ettiğini duyurdu.
Ben, ne
Bingöl 33 er olayında, ne
Dağlıca’da, ne Reşadiye’de, ne de başka yerde TSK’nın kurumsal olarak bir kasıt içinde olduğuna inanmak istemeyenlerdenim ama ortada, tüm bu olaylarda en hafif deyimiyle büyük ihmallerin mevcudiyeti kesin gibi.
Ve kimse de bu ihmali sorgulayamıyor, esas sorun da buradadır; daha
teknik bir ifadeyle, TSK’nın
bütçe ödeneklerine etkinlik denetimi asla ve asla yapılamıyor.
PKK meselesi, en son şekliyle, 1984’den beri gündemimizde; şayet Taraf gazetesinin ortaya attığı iddia gerçek çıkarsa yani cinayet öncesi ele geçen şifreler çözülemediği için yedi askerimizi kaybettiğimiz kesinleşirse ortada korkunç bir durum var demektir.
Daha da net söyleyebilirim, rivayetlerin doğru çıkması kaydıyla, ortada korkunç bir durum var ama gerçek bir ordu yok
demektir.
Umarım bu meselenin üzerine tüm devlet birimleri ve basın yeterince gider ve ortadaki dehşet duruma bir açıklık getirilir.
Yazımın başlığında kullandığım Mac’in
elması meselesine gelince.
İkinci Dünya
Savaşı’nda bir
İngiliz bilimadamı, Alan Turing,
Almanlar’ın kullandığı ünlü Enigma isimli şifre mekanizmasını çözerek savaşın gidişatını ciddi bir biçimde etkiliyor.
Enigma’nın çözülmesiyle beraber Alman denizaltıları zor durumda kalıyor, Alman savaş uçaklarının
Londra üzerinde gerçekleştirdikleri bombardımanlar nispeten etkisizleşiyor ve
tüm bunlar bir matematikçi, Alan
Turing’in dehasıyla oluyor.
Savaş sonrası ise Alan Turing’in başına korkunç şeyler geliyor; dahi matematikçi Alan Turing bir eşcinsel ve bir gün üniversitedeki odasında bir erkek öğrenciyle yakalanıyor.
O tarihlerde
İngiltere’de eşcinsellik büyük bir suç ve yasalar Turing’e iki yol öneriyor; birincisi uzun bir
hapis cezası, ikincisi ise bir ilaç tedavisiyle hadımlaştırılmak.
Her iki alternatif de Turing’e kabul edilemez geliyor ve bir elmanın içine bir gergedanı dahi hemen öldürecek miktarda bir
zehir
enjekte ediyor, bu elmadan bir ısırık alarak
yaşamına son veriyor.
Alan Turing’in cesedi bulunduğunda yanında üzerinden bir ısırık alınmış elma da bulunuyor.
Macintosh firmasının kurucuları da, kendileri bu konuda bir açıklama yapmamakla birlikte, bu ucundan bir ısırık alınmış elmayı, bilgisayarların babası sayılan Alan Turing’e saygılarından bilgisayar firmalarının simgesi yapıyorlar.
Ve Alan Turing Alman ordusunun bu şifre sistemini bırakın gelişmişini, ortada ilkel bir bilgisayar dahi olmaksızın kırıyor.
Bizim ordu ise, rivayet doğruysa, 25 yıldır aralıksız çatıştığımız bir terörist grubun kullandığı şifre sistemini dünyanın en gelişmiş bilgisayar sistemleri elinde iken çözemiyor ve büyük saldırıları önleyemiyor.
Gerçekten sözün bittiği bir yerdeyiz galiba.
Ölümünden elli beş sene sonra da
İngiltere Başbakanı Gordan Brown Alan Turing’in hatırasından resmen özür diliyor.
Bizde de bakalım elli beş sene sonra Bingöl, Reşadiye, Dağlıca,
Gabar olayları nasıl konuşulacak?