Ergenekon soruşturması kapsamında ve TSK ile ilgili olaylardan (
Dağlıca saldırısı,
Aktütün baskını, pimi çekilmiş
el bombası ve 4 askerin şehit olması,
İrtica eylem planı,
Kafes Eylem Planı,
Tokat Reşadiye’de pusuya düşürülen askerlerimiz ve 7 şehit) sonra Genel
kurmay tarafından yapılan açıklamalar kamuoyunu tatminden öte yeni soru işaretlerini beraberinde getirdi.
Bir kaçını hatırlamak gerekirse; Sayın Başbuğ’un; Law silahlarına ‘Boru’ açıklamasına MKE’den TSK’ya kayıtlı açıklaması, ‘
İrtica Eylem Planı’na ‘
Kağıt Parçası’ ifadesine;
Adli Tıp’ bın Islak
imza gerçek raporunun ortaya çıkması gibi.
Kısaca her seferinde Sayın
Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ’u tekzip eden ve onu yaşanan olayların ortasında gösteren gelişmeler yaşandı.
Şimdi,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddialarının arkasından aynı konu tekrar gündemde.
Konu üzerine TSK’ dan yapılan açıklama üzerine tartışmalar yeniden alevlendi.
Devamında 2’nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 36’ncı
ölüm yıldönümü
anma törenine katılan Başbuğ, yapılan açıklama üzerine gazetecilerin sorularına şöyle
cevap vermişti; “Belki bazı suallere cevap verememiş olabiliriz.”
Bu cevap bize Sayın Başbuğ’un olayları zımmen de olsa kabul etmesinin yanında yeni soru işaretlerinin oluşmasını sağladı.
***
Takip konusuna gelince; TSK hakkında bu kadar vahim iddialar ortalıkta duruyorken; Karargâhın siyasi irade’nin haklarında ne düşündüğünü merak etmemesi (T.C standartlarında) düşünülemez diyorum.
Kaydetmeden geçemeyeceğimiz bir detay ise şöyle;
Albay Erkan Y.B.'nin Ergenekon sanığı Kuvay-ı Milliye Derneği Başkan Yardımcısı Durmuş Ali
Özoğlu ile irtibatının ortaya çıkması işin renginin belirlenmesinde ipucu taşıyor.
Emniyet
İstihbarat Dairesi eski Başkanı
Bülent Orakoğlu, Erhan Başyurt'un Bugün TV'deki Perde Arkası programında; "Biz bu tür olaylarla 28
Şubat sürecinde de karşılaştık. Ben o zaman Emniyet İstihbarat Daire Başkanıydım. O dönemde İç İşleri Bakanı
Meral Akşener'i takip eden bir
ekip vardı. Biz o zaman onları enterne etmiştik almıştık. Bu, medyada gündeme bile gelmemişti. O dönemde Meral Akşener takibi gibi çok sayıda faaliyet deşifre edilmişti" açıklamasıyla da teyit ediyor.
****
Peki şimdiye kadar TSK hakkındaki kamuoyuna yansımış tüm tartışmalı konularda Sayın Başbuğ karargahı koruyan durumda oldu.
Burada
Star Gazetesi
Ankara temsilcisi Şamil
Tayyar’ın gündeme taşıdığı bir iddia öne çıkıyor.
Şamil Tayyar; “
Hükümette, cuntanın Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ’u zor durumda bırakmak istediği yönünde kanaat var.” Diyor.
Yanisi bütün olayların arkasında Hükümet ile TSK’yı karşı karşıya getirmek için kumpaslar devam ediyor.
Ki ‘Demokratik
açılım’ , Dış politikadaki adımlar,
Türkiye’nin kangren olmuş meselelerinin çözümü adına Başbuğ’un hükümetle paralel hareket ediyor.
Bu da Başbuğ’un cuntacıları iknada zorlandığı fikrini öne çıkarıyor.
Peki gerçekten öyle mi?
Bunu zaman gösterecek ancak;
Olayların arka bahçesinde dolaşan
kulis haberlere göre; ‘cunta’ nın
Ağustos YAŞ’ına kadar beklemeden
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un görevinin sona ermesini (istifayı ya da görevden almayı) ve 2013 kurmay heyetini yeniden şekillenmesini s
ağlamak için ‘cunta’ nın operasyonları sıklaştırdığı aktarılıyor.
Tekrar başa dönersek;
İyi de Genelkurmay Başkanı Başbuğ, iddialara karşı verdiği cevaplarda, basın toplantılarında zaten bu vahim iddiaları hep savundu, bunu nasıl açıklıyorsunuz? Diyebilirsiniz.
Doğru! Burada unutulmaması gereken ‘özne’nin mahalle olduğu düşüncesindeyim.
Çünkü yıllardır bir hayat standardı ve sosyal bir çevre içinde yaşayan insanın hemen oradan vazgeçmesini beklemek zor.
Neticede 20 yıl Genelkurmay Başkanı olmak için beklemişsin, şimdi nasıl vazgeçebilirsiniz?
Ayrıca bugün ‘devlet benim’ mantığıyla hareket eden bir yapının deşifre edildiği bir dönemde bu görevi kazasız-belasız alnının akıyla tamamlamak var.
Çünkü daha göreve gelmeden önünüze ‘diyet’ olarak Ağlama duvarı önündeki fotoğraflar
servis edilmişse, siz nasıl davranırdınız?
Ya da, ‘dağdan inen eli silahlı adamlar affediliyor, Devlet için canını dişine takmış insanlar(
Ergenekon davası) suçlu olarak şimdi Silivri’de toplanmış ve
komutan olarak bu konuda önünüze ne yapmanız gerektiği üzerine ‘asimetrik planlar’ imzaya geliyorsa, ne yapabilirsiniz?
Hukuka mı
havale edersiniz,
yandaş(!) medyaya mı, ya da cunta’ya mı?
Ya da Anadolu’nun babayiğit bir evladı olarak bu ülkenin geleceği için TSK içindeki ‘cunta’ yı dünya âleme ilan edersiniz.
İşte Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un yapması gereken iki adım;
Ya mahalleyi (mahalleden kovulmayı göze alarak) terk edecek, Türkiye onu bağrına basacak, heykelini dikecek.
Ya da, -
darbe günlükleri nedeniyle ifadesi alınan komutanlar gibi- beş yüz milyarlık cip’le sosyal standardını (70 milyonun verdiği vergilerle bir ömür devlet imkanlarıyla kazanılmışlar göz ardı edilerek ) koruyarak mahallede kalacak.
Sahi siz olsaydınız hangisini yapardınız?