O gün yine ööyle bilgisayar başında oturmuş adresime gelen e-mektupları gözden geçiriyordum; bir başlık dikkatimi çekti, diyordu ki, "
Seferberlik Tetkik
Kurulu'nu Yıpratmak Kimlerin İşine Yarar?" Böyle sorulara bayılırım, çünkü cevabı içinde barındıran, hatta "Yuh artık, bunu da bilmeyeceksen, adamım diye ortalıkta gezme bari!" diye düşündürten zekice şeylerdir bunlar...
Cevap şöyle bir şey olmalıydı; "Seferberlik Tetkik Kurulu'nu yıpratmak vatan hainlerinin işine yarar!" Şahsen bu cevabın isabetinden zerre kadar şüphe duymuyorum, fakat "araştırmacı gazeteci" tarafım o esnada ayyuka çıktığı için işin aslını araştırmaya karar verdim. Araştırmalarım beni "Millî
Avcı Birlikleri" kavramına kadar götürünce inanamayıp gözlerimi oğuşturmak zorunda kaldım çünkü bu isimle anılan bir kurumla ilk defa karşılaşıyordum. Acaba her şehir ve kasabamızda örgütlenmiş durumdaki avcı derneklerini ortak
çatı altında bir araya getiren bir organizasyon gibi bir şey miydi bu?
Değilmiş. Hikâye şöyle başlıyor: 1945
Ekimi'nin 3'üncü günü
Bakanlar Kurulu, 1944 yılında çıkarılan 6130 sayılı
kanuna istinaden bir yönetmelik yayınlıyor. Yönetmeliğin adı, "Memleket içi düşmana karşı
silahlı
savunma ödevi yönetmeliği".
"Yok canım, daha neler, böyle yönetmelik mi olurmuş yahu?" diyenler erinip-üşenmeyip 11 Ekim 1945 tarihli Resmi Gazete'ye bakabilirler. Yönetmeliğin birinci maddesi aynen şöyle: "Olağanüstü hallerde ve seferde paraşütçülere ve havadan kıta indirmelerine,
denizden çıkarmalara, sınırlardan sızmalara karşı onaltı yaşını bitiren ve altmış yaşını bitirmemiş erkeklerle yirmi yaşını bitiren ve kırkbeş yaşını bitirmemiş kadın vatandaşlar silahla karşı koymakla ödevlidirler. Silahlı
hizmet görecek yeter sayıda erkek bulundukça kadınlar yardımcı hizmetlerde kullanılırlar."
Sene 945... Avrupa'da ikinci harb-i umumi yeni bitmiş.
Bizimkiler "topyekûn harp" kavramıyla yeni yüz yüze geldiklerinden Avrupa'da olup bitenlerden
ders çıkaruben içerde düşman işgaline karşı koymak için eli silah tutabilecek herkesi "seferber" edecek bir kanun ve yönetmeliğini kaleme almışlar. Vakıa yönetmeliğin adı kötü formüle edilmiş; "Memleket içi düşman" denince aklımıza hemen "Dahili bedhahlar" yani tehdit konseptine ilk sırayı değişik zamanlara göre sırayla paylaşan gericiler ve bölücüler geliyor ama onların kasdedilmediği açık. Paraşütçülere, deniz çıkarma birliklerine karşı
sivil ahalinin direnmesini öngören bir yönetmelik bu sadece.
Eğer erkekseniz 16-60, bayansanız 20-45 arası bütün nüfus, bu yönetmelikle kurulacak resmi teşkilatın emrine giriyor.
Yönetmelikle kadınlara yönelik cins ayrımcı ifadeler de var; meselâ, erkek temininde sıkıntı yoksa, bayanlar yardımcı hizmetlerde kullanılabilir, diyor. Bak bak bak! Ne demek yani yardımcı hizmetler? Elbette erkek yükümlülere çay yemek pişirmek,
çamaşır bulaşık yıkamak gibi şeyler...
Ben söylemiyorum, yönetmelik söylüyor; burada boşuna tartışmayalım lütfen. "Tamam, vaktiyle böyle bir yönetmelik çıkmış olabilir ama değişen şartlara ve konseptlere göre yürürlükten kalkmış olmalıdır" diye düşünüyorsanız yanılırsınız. Yönetmelik yürürlükte hâlen; en son 12
Aralık 1991'de gözden geçirilerek tâdilata uğramış.
Yönetmeliğin en dikkat
çekici kısmını, "Ödev dışında kalanlar" başlığı altında 9. maddede sıralanan istisnalar teşkil ediyor. Bakınız bu vatanî hizmet fırsatından istifade ettirilmeyecek şanssız insanlar kimlerdir, aynen yazıyorum:
Milletvekilleri,
TBMM ve
Cumhurbaşkanlığı memurları,
Danıştay ve
Sayıştay başkan ve üyeleri, Sayıştay Savcısı, Bakanlık müsteşar ve müsteşar yardımcıları,
Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreter ve yardımcılariyle şifre müdürü ve memurları, Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün 3127 sayılı kanunun 21'inci maddesi gereğince seferberlik ilanı ile Başkomutanlık emrine girecek olan teşkilatı,
rektör ve dekanlar, Vergiler Temyiz Komisyonu başkan ve üyeleri, umum müdür ve yardımcıları, Bakanlık hukuk
müşavirleri, daire ve kurul başkan ve üyeleri ve başkan yardımcıları,
bakanlıklarla katma ve bağımsız bütçeli idarelerin merkez teşkilatı müstakil müdürleri, genel müfettişler, Genel Müfettişlik başmüşavirleri, 1076 sayılı kanuna göre ertelenmiş olan Bakanlık başmüfettiş ve müfettişleri, valiler, Danıştay Başmuavinleri, Sayıştay denetçilerinin yarısı,
yargıç ve savcılarla yardımcıları, icra memurları ve bunların yokluğunda görevlerini
yetki ile yapmakta olanlar, kaymakamlar,
bucak müdürleri,
emniyet müdürleri, yüksek yatılı orta
öğretim ve Mesleki ve Teknik Öğretim
Okul ve Enstitü müdürleri, defterdarlar, malmüdürleri, askeri ve mülki saymanlar, İl Özel muhasebe ve seferberlik müdürleri,
Gümrük ve
Tekel başmüdür ve müdürleri ile gümrük başkimyageri,
Milli Eğitim Bakanlığınca gösterilecek on müze ve beş kütüphane müdürü, il belediye başkanları, Genel Denetleme Kurulu uzman ve uzman yardımcılarının yarısı, Koordinasyon Bürosunda bir müşavir ile muamelat şefi, "
Ulaştırma Bakanlığına bağlı
işletme idarelerinin merkez ve taşra teşkilatına dahil bütün memur ve hizmetlileri".
Ordu,
jandarma ve Gümrük Muhafaza teşkilatında askeri kadrolarda çalışan siviller, veznedarlar, belediye itfaiye işlerinde çalışanlar,
Polis ve Gümrük Muhafaza teşkillerinde vazife gören silahlı memurlarla silahlı orman
bakım memurları, nüfusu on bine kadar olan şehir ve kasabalarda bir hekim, bir diş tabibi ve bir eczacı, nüfusu on binden fazla şehir ve kasabalarda her yirmi bin nüfusa bir tabip, bir diş tabibi ve bir eczacı ve büyük şehirlerin su ve uzak kara yolu ile ayrılmış bulunan
bölge ve köylerinde bir tabip, bir diş tabibi ve bir eczacı...
Okumaktan yorulmuş olabilirsiniz ama bu saydıklarım daha istisna listesinin A şıkkındakiler; liste H'ya kadar uzanıp gidiyor.
Bu listeye bakıyor ve şöyle düşünüyorum: "Devlet kendini ne güzel
tarif etmiş; bütün işe yaramaz memur, bürokrat takımı adamlar dışarda bırakılırken, bizim gibi lüzumlu vatandaşlar seferberlikte silah altına alınacağız, yaşasıın...
*
Az önce bahsettiğim Avcı birlikleri lâfı işte bu yönetmelikte geçiyor (Madde 11). Komutanları kimler olarak, iaşeleri nereden sağlanacak, silahları nereye depolanacak, nerede nasıl görev yapacaklar hepsi bir bir yazılı o kanunda.
*
Bu mesele nereden çıktı diyeceksiniz? Efendim, malumunuz geçen hafta,
Başbakan yardımcısına suikast tertibine adları karıştıkları iddiasıyla Ankara'da Genelkurmay'a bağlı Seferberlik Tedkik Kurulu'nun binalarında hakim kararıyla sürdürülen aramalar gündeme geldi; bunun üzerine bazı gazeteci ve yazar arkadaşımız da, "Yahu durun bakalım, orası pek değerli ve muazzez bir devlet kurumudur; bunu yıpratmak kimlerin işine geliyor, bir tedkik edelim" diye bir kısım yazılar kaleme almışlardı. O merak ile eski defterleri karıştırırken "hoop", bu saygıdeğer kuruma hayat veren kanun ve yönetmeliğin metni çıkmaz mı eski sandıklardan.
*
O faslı yer kalmadığı için yazamadım; resmi ve serbest çalışan ebeler de seferberlik hizmetinden muaf tutulmuş.
Haydi iyisiniz yine ebe hanımlar; bu iyiliğimi unutmayınız!