Hem kamuoyunda hem medya sektöründe “askerin sesi” gibi algılanan
Radikal Yazarı Mehmet Ali Kışlalı, üç gün önce Akşam Gazetesi’ne verdiği demeçte, kozmik odadaki
arama ve
sorgulama sonuçlarının “
yandaş medya”ya sızdırılacağını iddia etti.
Hakkını teslim ediyorum, haklı çıktı. Şüpheli subaylar Yusuf Akal,
Erkan Yılmaz Büyükköprü ve İbrahim Göze’nin 12. Ağır
Ceza Mahkemesi’ndeki sorgu ifadeleri, ayrıntılı şekilde dün yandaş medyada yayınlandı. Sırasıyla sayalım;
Hürriyet,
Milliyet, Radikal,
Vatan ve
Sabah...
Doğan Grubu tam kadro, çeşitlilik olsun diye sanırım Sabah eklenmiş. Sabah’ın zaten
Ergenekon yayınları konusunda baştan beri tutarlı bir çizgisi var. Üçüncü yolcu
Habertürk ve Akşam dışlanmış.
Niyetim, yapılan haberciliği küçümsemek değil. Eski yazılarımı hatırlarsanız, “sızma” veya “sızdırma” türü haberciliğin
Erman Toroğlu ağzıyla “
gazeteciliğin babası” olduğunu söylemiştim.
Güzel iş yaptılar
tebrik ederim. İtirazım, sızdırma faaliyetinin adresine göre gazetecilik tarifi yapılmasınadır. Geçen yıl
Nokta Dergisi’nde yayınlanan
andıcı hatırlıyor olmalısınız: İki tür gazeteci vardır, TSK karşıtı, TSK yandaşı...
Medya literatürüne
Genelkurmay andıcıyla giren “yandaş” tabiri, şimdi
yerli yerine oturdu.
Demek ki neymiş? İstenirse, “gizli” sorgu tutanakları haber yapılabiliyormuş. İstenirse size de geliyormuş...
Hepimiz aynı gemideyiz
Meslektaşlarımız unutmasın, hepimiz aynı gemideyiz.
Basın özgürlüğü ve tehdit unsurlarını, konuşlandıkları ideolojik platforma göre tanımlamasınlar. Dilerim, yılın son haberleri ve basına kesilen
hapis cezaları 2010 yılında kendine gelmenin miladı olur.
Vakit’ten Hasan Karakaya aradı: “Şamil başını dik tut, utanılacak bir iş yapmadın.” “Nerden çıktı” demeye kalmadı, Hasan ağabey şöyle devam etti: “Yıllar önce beni gözaltına aldıklarında başım öne eğikmiş. Eşim televizyondan izlerken görmüş. ‘Hasan’a söyleyin başını eğmesin dik tutsun, o utanılacak bir iş yapmadı’ diye haber gönderdi.”
Milliyet’ten Hasan
Cemal ise tarihi bir laf etti: “Bazen gerçeklerin açığa çıkması için böyle suçları işlemek gerekir.”
Sağolsunlar, güzel duygularını, temennilerini benimle paylaşan çok sayıda meslektaşım oldu. Destek mesajlarındaki fikri yelpaze öylesine genişti ki, hem şaşırdım, hem mesleğim adına gururlandım.
Cumhuriyet Yazarı Hikmet Çetinkaya’nın yazısı, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’ın doğrudan “geçmiş olsun” dileği, çok anlamlıydı.
Köşelerden ters düştüğümüz
Ahmet Hakan ve Balçiçek Pamir gibi kalemlerin, kırgınlıklar üzerinden pozisyon almayıp
basın özgürlüğüne sahip çıkmaları kayda değerdi.
Enis Berberoğlu’nun Hürriyet’te “Hepimiz Şamiliz” diyerek empati fişeğini ateşlemesi, Ferai Tınç’ın güzel duyguları unutulamaz.
Demokratikleşme ve şeffaflaşma yönünde katkıları asla inkar edilemeyecek
Taraf Gazetesi’nin
Ahmet Altan,
Yasemin Çongar, Nabi Yağcı ve
Rasim Ozan Kütahyalı başta olmak üzere değerli yazarlarının sahiplenmesi, ilkeli bir tavırdı.
Mümtazer Türköne başta olmak üzere Zaman yazarlarının ruhumuzu derinden etkileyen yoğun desteği,
Ekrem Dumanlı yönetiminde gazetenin birkaç gün boyunca sorunu tartışmaya açarak canlı tutması, tarihi değerdeydi.
Düşünce zenginliğimizde önemli bir yeri olan Fehmi Koru’nun Yeni Şafak’ta,
Cengiz Çandar’ın Radikal’deki çıkışı, hem şahsım hem basın özgürlüğü adına büyük
kazançtı.
Mahmut Övür’ün Sabah’taki o keyifli yazısı, duayenimiz
Yavuz Donat’ın bizzat gelerek “geçmiş olsun” dileklerini iletmesi, onur vericiydi.
Yargı girdabında birlikte boğuştuğumuz Mehmet
Baransu ve
Nedim Şener gibi meslektaşlarımın ilgisi ise bir başkaydı.
Daha niceleri;
Nazlı Ilıcak,
Emre Aköz,
Reha Muhtar,
Fikret Bila,
Murat Yetkin, Mustafa
Ünal, Nuri Elibol,
Okan Müderrisoğlu, Mehmet Çetingüleç...
Özellikle
Mustafa Karaalioğlu,
Mehmet Altan,
Ahmet Kekeç,
Aziz Üstel başta olmak üzere çalıştığım gazete
Star ve yazar dostlarımın sınırsız desteğinin anlamı, daha farklıydı.
Umuda
yolculuk
Kuşkusuz, bir yazar için feedback çok önemlidir. Onu canlı tutan en önemli dinamiklerdendir. Bu süreçte
Türkiye’nin bir ucundan dünyanın bir başka köşesine kadar
desteklerini ve hayır dualarını ileten gönül dostlarına minnet duyuyorum.
Cumhurbaşkanı Gül ve
Başbakan Erdoğan başta olmak üzere çok sayıda devlet adamı ve siyasetçinin basın özgürlüğüne
darbe niteliğindeki yargı kuşatmasından duydukları üzüntüleri dile getirmelerini, ülkem adına “kazanç” olarak görüyorum.
Hakkında ağır yazılar kaleme aldığımız CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun, aynı şekilde konsept değişikliğini eleştirdiğim Kurtlar Vadisi’nin yapımcı ortaklarından Mehmet Canpolat ve dizinin kahramanı
Necati Şaşmaz’ın (
Polat Alemdar) duyarlılığını çok önemsiyorum.
Sanatçı
Özdemir Erdoğan’ın takdir duygularını ise ayrı bir yere koyuyorum.
2009’a karamsar başladım, öyle devam ettim, 2010’a umutlarla girdim. Umarım, 2010, daha yaşanabilir bir Türkiye özlemine kilometre taşı olur. Bizler de bu umuda yolculukta nefer olarak koşmaya devam ederiz.
Özdemir Erdoğan’ın bir kez de yüzümüze canlı okuduğu sevda yüklü dizeleri, memleket aşkına uyarlayıp iyi bir yıl geçirmenizi diliyorum.
Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem, deli diyorlar bana, desinler değişemem...