Ne yağmur gibi yağan zamlara... Ne
JİTEM inkârına... Ne de diğer olup bitene aldırmadım.
Richard Ludlow’un, MIT matematik profesörü Gilbert Strang ile ortaklaşa kurduğu...
Time Dergisi’nin 2009 yılının en iyi siteleri arasında dokuzuncu olarak seçtiği...
Academic Earth sitesine
demir atıp, oradan kıpırdamadım.
Yeni yıla bir “dünyalı” olarak girmek istedim.
***
Academic Earth sitesi, internet üzerinde
sanal bir üniversite görevi görüyor.
Academic Earth sitesi vasıtasıyla Harvard, MIT, Stanford, Yale ve Princeton gibi okullardaki birçok
dersin tamamını izleyebiliyorsunuz.
Öyle ki...
Oradan
mezun olup olmadığınız yavaş yavaş önemini yitirmekte...
Dünyadaki demokratikleşeme süreci, dün aristokrasiye ait olan tüm nimetleri yavaş yavaş kitlelere getirmeye, tüm hayata dâhil etmeye devam ediyor...
***
Bunlara dünyanın en prestijli okullardan biri Berkeley’i de ekleyin...
Nasıl mı?
Örneğin...
Şu adrese girerek:
http://www.youtube.com/ucberkeley
Veya şuna:
http://www.youtube.com/profile_play_list?user=ucberkeley
***
Burada ne var?
Bu adreslerde de Berkeley, YouTube’dan ders yayını yapıyor...
Çok ufak bir azınlığa ait muazzam bir ayrıcalık artık kitlelerin hizmetine verilmekte...
Hem de bedava...
Üniversite yönetimi, özellikle çatışmalar, barış ve biyoteknoloji gibi konuları içeren 300 saatten fazla ders ve konferansın siteden izlenebildiğini söylüyor...
***
Bu arada, internet üzerinden Berkeley’de eğitim yapmak olanaklı hale gelirken, dünyada yaklaşık 774 milyon kişi
okuma yazma bilmiyor...
Maalesef bunların üçte ikisi de kadınlar... 72 milyonun üzerinde çocuk ise okula devam edemiyor.
Türkiye’de ise nüfusun yaklaşık yüzde 12’si okuma yazma bilmiyor.
Bir yanda Harvard’dan Berkeley’e uzanan kitlelere açık eğitim, diğer yanda okuma yazma öğrenmeye zor ulaşan insanlarla, farklı düzeyleri bir arada yaşıyor dünya...
Zaten en üste topluca ulaşıldığında, başka bir hayat olacak...
***
Aristokratik bir tekelden, yığınların tümünü kapsayan bir noktaya giden yolculuğun belki de kaçınılmaz çelişkileri bunlar...
Dün, hayat sadece bir avuç için daha nitelikliydi...
Nasıl mı?
Örneğin Heidelberg gibi...
Vaktiyle şöyle yazmıştım:
“Heidelberg demek aynı zamanda ‘filozoflar yolu’ demek... Burada yaşamış olan tüm felsefeciler, dertlerini dağlara uzanan bu patika yola anlatmış... Bence filozofların filozofu, bu kıvrıla kıvrıla yukarılara uzanan ‘filozoflar yolu’... Tepelerden bakınca kendinden emin bir umarsızlıkla akıp giden, sonra da Ren Nehri ile
yatak arkadaşlığı yapan Neckar... Neckar’ın sularında güneş enerjisiyle çalışan ultra sofistike bir gemi...
Suyun mavisi... Ağacın, çimenin yeşili... Heidelberg Şatosu’nun inşa edildiği kırmızı kumtaşı... Mimarinin Gotik anlayışı, Barok stili... Nehrin üzerinde, 1945 yılından sonra yeniden inşa edilen eski usul
köprü... 1593 yılında, üniversitenin tam karşısında açılan ilk kitapçı... 20. yüzyıl içinde üçü tıptan, üçü fizikten altı
Nobel... Heilderberg, onu nasıl görmek isterseniz size öyle görünen bir
kent... Belki sihri de burada... Benim görmek istediğim hali buydu... Bana öyle göründü...”
***
Heidelberg ölçüsünde bir anlayışı şimdi internet üzerinden yayma dönemi...
Henüz dünyada 774 milyon okuma yazma bilmeyen olsa da, herkesin Heidelberg’li, herkesin Berkeley’li olduğu bir dünyaya doğru
yolculuk...
Tüm çilelere rağmen nihai duraktan hep umutlu oldum ben...
Siz de olun...
Ve Harvard’da dersleri
izleme imkânını, size özel bir
yeni yıl hediyesi olarak kabul buyurun...
Herkese 2009’u aratmayacak yeni ve çok mutlu bir yeni yıl diliyorum.