Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren yaşanan siyasî ve ideolojik olaylar bir senarist tarafından ele alınıp filme çevrilmek üzere kâğıda dökülse sanırım ortaya çıkan senaryoya kimse kolay kolay inanmaz.
Elbette böylesi büyük bir prodüksiyonu kimse
uygulamaya geçiremez amma velakin belki kısım kısım uygulama imkânı olabilir. Söz gelimi sadece spesifik olaylar üzerine bölümler hazırlanabilir. Ne bileyim ben diyeyim
Menemen Olayı, siz deyin ki '27
Mayıs ve dönemin medyası'. Ben 80 öncesi ve sonrası başlığıyla bir film konsepti
teklif edeyim, siz isterseniz 28
Şubat daha cazip diyerek dramanın tüm türlerini barındıran bir film teklifi yapın.
Hepsi olur yani.
Bir adet sayın milletvekilini ekranda izlerken hakikaten güldüm. Diyordu ki: "Yakalanan subaylarda
kroki çıkmış, kâğıdı yutmuş... Bunlar komedi." Doğrusu bu
ağız, hiç
yabancı değil, medyadan ve başka siyasetçilerden de gün aşırı duyduğumuz türden yaklaşımlar ki
toplum bunların cümlesine '
Ergenekon'u sulandırma hareketleri' diyor.
Mevzu ne kadar
komik bilmem ama sayın vekilin bir gün sonra yayınlanan başka görüntülerini izleyince resim tamamlanmış oluyor, hani komik olmasa da trajik olduğu kesin. Bu tür konuşmaları, teorileri, hipotezleri izlerken aklıma hep şöyle bir şey geliyor: Sanki bu
ülke iki yıl önce kuruldu! Daha önce bu tür şeyler hiç yaşanmamış,
darbe girişimleri, faili meçhuller, günlükler, bombalar, mermiler, roketatarlar filan yerlerden fışkırmamış sanki. Medyaya bakınca bu ülkenin
adalet sistemi de süper gibi bir görüntü var nedense. Yüksek mahkemeleri akıllara ziyan siyasî kararlar almamış, tekaüt hukukçular ülke kaderinde etkin olmak için olmadık taklalar atmamışlar sanki.
Kâğıt yutmayı mizahi görenlerin, 'ıslak
imza' sürecinde yaşananları nasıl nitelendirdiklerini de merak ediyor bu millet.
Hatırlıyorum mesela. Bir muhalefet vekilinin cep telefonunu açık unutmasıyla (öyle olduğu ortaya çıktı zira) yaşananlar... Neler yapılmıştı hatırlasanıza! Az komik şeyler miydi onlar?
Böcek aramalar, 'herkes dinleniyor' paranoyaları, bilmem neler... Şimdi aynı partinin Bülent Arınç'ın başına gelenleri başka türlü yorumlaması siyasî samimiyet açısından da bir anlam ifade etmeli değil mi?
Sadece şu sahneyi hayal edelim mesela: Savcılar, hâkimler,
emniyet mensupları filan bir yere gidiyorlar. Arama yapacaklar, emniyet içeri alınmıyor, savcılara izin verilmiyor, hâkimin dediklerini kimse takmıyor, hâkim de kapıları mühürlüyor. Sonra bir başkası telefonda 'Az evrak yakmadık' diyor.
Ne kadar komik değil mi?
Geçtiğimiz gün Ergenekon Davası'nın birtakım kamplaşmalara yol açtığını söylemiştik. Sanırım onlara bir güruh daha eklemek durumundayız; başka pusulaların peşinde olup da, enselenince yırtmak için davanın gölgesine uzanmaya kalkışanlar!
Ha buna bir de, kifayetsiz çitilemecilerin buldukları en minik kırıntıyı bile bilinçaltlarına malzeme olarak kullananları da eklemek lazım.
Hani cümleye 'Elbette varsa böyle bir organizasyon ortaya çıkarılmalı ama bakın ülkenin mizah dergileri bile neler çizmiş' şeklinde başlayarak, bizatihi komik duruma düşen halaybaşlarını da eklemek lazım listeye.
Kanı, terörü, hukuksuzluğu mizah unsuru olarak gören başka ülke insanı var mı, merak ediyorum.
Cidden...