Derler ki, her gün yazı yazmaya mahkum olanlar, kafalarının arkasında hiç durmaksızın dönen bir teyple yaşarlar.
Bazen de uykudan bir yazıyla uyanırlar, ya da teyplerinin kaydettiği bir cümleyle...
Dün sabah da öyle oldu.
Kalkar kalkmaz not aldım:
“Gene sözün bittiği yere mi geldik? Yoksa yine nelerin olamayacağını görmek mi, kan ve gözyaşıyla...”
Güneydoğu’da, Diyarbakır’da birdenbire kabaran
operasyon dalgası gerçekten can sıkıcı...
Önceki gün 35 kişi
gözaltına alındı,
PKK’nın
sivil uzantısı KÇK’lı oldukları gerekçesiyle. Aralarında 9’u halen görevde bulunan 17 belediye başkanı var.
Nedir yapılmak istenen?..
Bu insanları gözaltına almak, hapse atmak, eğer
Kürt sorunuyla şiddet arasındaki bağ kesilmek isteniyorsa akıllıca bir iş midir?
Yoksa tam tersi mi?..
Bence akıllıca bir iş değil.
Eğer dağda ve ovada şiddet devre dışı bırakılmak isteniyorsa, bu ve buna benzer daha önceki operasyonların ters tepebileceğini ve demokratik
açılımı çıkmaza sokmak isteyenlerin değirmenine su taşıyacağını düşünüyorum.
Açılımın hedefi, sorunun şiddetle bağını koparmaksa, bunun anlamı dağdaki PKK’lıların inmesi değil midir?
Evet öyledir.
Eğer dağdakileri gerçekten indirmek istiyorsak, o zaman Güneydoğu’daki, Diyarbakır’daki bu gözaltı operasyonları ne anlama geliyor?
Dağın yolu böyle mi kesilir?
Şiddet böyle mi devre dışı bırakılır?
Irak Cumhurbaşkanı
Talabani bir
Ankara ziyaretinde Cumhurbaşkanı Gül’e der ki:
“Dağdakileri indirmekten söz ediliyor. İyi güzel de, dağdan inip nereye gelecekler? Evlerine mi, yoksa dağdan inip hapishaneye mi? Eğer ikinciyse, dağdan ne diye insinler ki?..”
Evet, dağdan insinler. Evet, dağın yolu kesilsin.
İyi güzel de, nasıl?.. Biz şehirdekileri, ovadakileri hapse doldurmaya başlarsak dağın yolu açılmaz mı?..
Bu sorularla birlikte Ankara’nın mutlaka kafa yorması gereken başka konular da var.
Bunların başında Öcalan’la
Kürtler arasındaki bağ geliyor. Bunların başında PKK ile
Kürt sorunu arasındaki, PKK ile DTP veya BDP arasındaki ya da PKK ile Kürtler ve Kürt siyasal hareketi arasındaki ilişki geliyor.
Kısaca söylemek gerekirse:
Öcalan’la, PKK ile Kürtler ve Kürt siyasal hareketi arasına
duvar çekemezsiniz.
Çoktan geçti o günler.
Hayatın gerçeğidir bu.
Bazı devlet ezberlerini bozmak, eski klişeleri kullanımdan kaldırmaktır doğru olan...
Onun içindir ki:
DTP’yi kapatmak yanlıştı. Son operasyonlar da hatadır.
Ama bunun gibi, Reşadiye’de yedi askeri şehit eden PKK saldırısı da yanlıştı.
Öcalan’ın hücresini bahane ederek başlatılan
molotof kokteylli, taşlı
sokak saldırıları da hataydı.
Bir elde
silah, öbür elde
zeytin dalı
siyaset yapmaya devam etmek de hatadır, kullanım süresi dolmuştur.
Frene basmak şart!
Dağlardan ve şehirlerden
ölüm haberlerinin gelmediği, parmakların tetikten çekildiği bir ortamda Erdoğan hükümeti bir an önce operasyonların değil, demokratik açılımın gereği olan reformların düğmesine bir önce basmalıdır.
Yanlış olan, Kürt siyasal hareketini PKK’lılaştırmaktır.
Doğru olan, PKK’yı dağdan indirip demokratik ve meşru siyaset alanını Türkiye’nin önüne sermektir.
Geçmiş otuz yıl Türkiye’de nelerin olamayacağını kan ve gözyaşıyla çoktan göstermiştir.
Bunu bir daha denemek mi?..
Allah göstermesin!
O FOTOĞRAF
Bunu söyledikten sonra
evet, ‘o fotoğraf’ı gördüm gazetenin birinci sayfasında.
Plastik kelepçelerle, savaş esiri gibi fotoğrafçılara poz verdirtilme durumunda bırakılan, aralarında bazı dostların da bulunduğu o fotoğraf, barış açısından son derece talihsiz bir görüntüdür.
Çok yazık!