Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ’un savaş kıyafetleri giyip Deniz Kuvvetleri’nin tek savaş görmüş gemisi
Oruç Reis üzerinde dolanması anlaşılamamıştı...
Savaş gemisinden “düşmana”
mesaj verilir sananlar, AB standartlarında “
demokrasi” isteyenlerin de bal gibi düşman sayılabileceğini ıskaladılar...
***
Aydınlık Dergisi yazı işleri müdürü Zahide Ruhsar Şenoğlu’nun
Ergenekon’da gizliliği ihlalden yargılandığı davada, “2 bin 455 sayfalık
iddianame göz önünde alındığında sanığın yazdığı yazının, iddianamenin içeriğinin tamamını kapsamadığı” gerekçesi ile
beraat kararı veren
İstanbul 12. Asliye
Ceza Mahkemesi...
Bir önceki kararın tam zıttı bir yaklaşımla, gazetemiz
Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar’ı “soruşturmanın gizliliğini ihlal” ve “adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ettiği gerekçesiyle 20 ay hapse mahkûm etti.
20 ay
hapis cezası veren
mahkeme, “hükmün açıklanmasını geri bırakarak”, Tayyar’ın beş yıl süreyle adli denetime tabi tutulmasını kararlaştırdı. Kararın gerekçesinde, “kitabın sonuçlanmamış bir davaya ilişkin belgeleri, günlük haberler şeklinde olayın gelişimine göre yayınlanmadığı, sakince bilgi toplayarak zaman içerisinde yazıldığı” vurgulandı.
Bu, Şamil Tayyar’a çok kısa süre içinde verilen ikinci mahkûmiyet...
***
Şamil Tayyar’ın mahkûmiyet aldığı gün, çok çarpıcı bir başka gelişme de
Kadıköy yakasında yaşandı.
Taraf Gazetesi’ne açılan yığınsal davaların pek çoğunda
imzası bulunduğu belirtilen Kadıköy
Cumhuriyet Savcısı Dursun Yılmaz, “
Kafes Eylem Planı” ile ilgili haber yaparak soruşturmanın gizliliğini ihlal etmekle suçladığı
Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’yu ifade vermeye çağırdı.
Ve “hapis” cezalarının “paraya” çevrildiği bir basın davası için, üstelik de Baransu’nun yeri yurdu belliyken, Baransu’yu tutuklama istemi ile Nöbetçi Kadıköy 5. Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk etti. Bir basın davasında, üstelik de “soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçundan istenen, benim bildiğim ilk “tutuklama” talebi...
Neyse ki mahkeme bir skandala imza atmadı.
***
Meseleyi Baransu’nun avukatı
Ergin Cinmen’le konuşunca anladım.
Genelkurmay
Adli Müşavirliği,
Adalet Bakanlığı’na “soruşturmanın gizliliğini” ihlal iddialarında daha “etkin” tedbirler alınmasını isteyen bir yazı yazmış. Adalet Bakanlığı da Genelkurmay Adli Müşavirliği’nin yazısını dosyaya koymuş.
Belli ki savcı da “durumdan vazife” çıkararak, uygulamada karşılığı parasal bir ceza olan bu basın suçundan “tutuklama” istemiş.
Konuştuklarım bu tür bir davada “tutuklama” talebine ne
Türkiye’de ne de dünyada rastlanmadığını söylediler...
***
Baransu’nun günahı ne?
Kafes Operasyonu gibi, Koç Müzesi’ndeki
denizaltına
bomba koyup ziyarete gelecek çocukları paramparça etmekten, Poyrazköy’de bulunan cephaneliğe kadar birçok kanlı melaneti içinde barındırdığı söylenen bir iddiayı kamuoyuna duyurmak. İddiaların peşine düşüp gereğini yapmak yerine, bu haberleri yapıp kamuoyunu bilgilendirenlere kızma dönemi başladı.
Amaç,
Şemdinli türü skandallara kimsenin duymayacağı bir biçimde imza atmak herhalde...
***
Baktım, bir
hapis cezası da bizim gazetenin Ankara Haber Müdürü ve Aktifhaber’in eski yayın yönetmeni Cevheri Güven’e gelmiş...
Malatya Zirve Yayınevi Katliamı ile ilgili Aktifhaber.com’da yayınlanan haber nedeniyle Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi Cevheri Güven’i gene “soruşturmanın gizliliğini ihlalden” mahkum etmiş.
Askeriyenin içindeki dudak uçuklatıcı gariplikleri temizlemek yerine duyulmasını önlemek, doğrusu bunlara arka çıkan zihniyete çok yakışır.
Dünya tamamen saydamlaşırken, tavır ve zihniyet değiştiremedikleri için tek parti dönemlerini özleyenler var.
İşin korkuncu...
Sabah kumandan bağırıp çağırınca, öğleden sonra o istikamette harekete geçen askeri mahkemeleri aratmayacak bir performansın anında sahayı dolduruvermesi...
Vah zavallı Türkiye’m vah...
İlla ki iç sömürge olarak kalmanı isteyen zevat hala direnmekte...
***
Benim anladığım şu:
Yaşasın Ergenekon...
Kahrolsun peşini kovalayan medya...
Yaşasın Kafes Operasyonu...
Kahrolsun peşini kovalayan medya.