ANAYASA Mahkemesi’nin DTP’yi
kapatmasını bazı liberal arkadaşlar eleştiriyor. Hatta İspanya’da “özerk bölgeler” bulunduğunu hatırlatarak, Herri Batasuna’nın kapatılmasının
Türkiye’de ‘emsal’ olamayacağını falan söyleyenler de var.
Öte yandan, kapatmanın ülkede gerilimi tırmandırdığı yönündeki eleştiriler ise gerçektir.
Fakat
Anayasa Mahkemesi “hukuk”u bir tarafa bırakıp böyle siyasi gerekçeler yazarak “Kapatmıyorum” diyebilir miydi?!
Meşhur 367 ve anayasa değişikliği gibi konularda, diğer partilerle ilgili
yaptırım kararında
Anayasa Mahkemesi’nin “koruma kollama, uyanık bekçilik” gibi duygularla siyasi karar vermesini eleştirmemiş miydik?!
Şimdi kalkıp DTP’yi kapatmamak için böyle siyasi gerekçelerle karar vermesini savunmak mümkün mü?!
Hukuk deyince, elbette evrensel standartlarda hukuk...
Kaldı ki DTP
davası “
laiklik” gibi yoruma bağlı bir kavramla ilgili değildi. “Terörle ilişki” gibi ‘maddi’ olguların araştırılmasına bağlı bir dava idi.
Mahkeme liberalleşiyor!
Türkiye devletçi ve otoriter bir gelenekten geliyor. Hukuk hayatımızda da bunun ağır lekeleri vardır. Fakat Anayasa Mahkemesi evrensel hukuka gittikçe daha fazla ‘
açılım’ yapıyor.
Anayasa Mahkemesi Danıştay’ın “otoriter” iptal taleplerini reddediyor!
Jakoben laikliğe olan siyasi itikadını devam ettiriyor ama eskiden
Kürt adı geçti diye parti kapatan Mahkeme artık bunu yapmıyor!
Şerafettin Elçi’nin DKP’si,
PKK’nın partilerine göre daha ‘Kürtçü’ bir programa sahipti. Mahkeme’nin 11 üyesinden 5’i kapatılmasına karşı çıktı:
Ahmet Necdet Sezer,
Haşim Kılıç, Yalçın Acargün,
Sacit Adalı ve
Fulya Kantarcıoğlu. (K:1999/1)
Bu ‘hukuki açılım’ 5 üyenin oyundan ibaret kalmadı...
Merhum Melik Fırat’ın, yine PKK partilerinden daha ‘Kürtçü’ bir programa sahip olan Hak-Par adlı partisinin kapatılması için açılan davayı Yüce Mahkeme 5 üyenin oylarıyla reddetti:
Haşim Kılıç, Sacit Adalı,
Fulya Kantarcıoğlu, Serruh Kaleli ve Zehra Ayla Perktaş.
Gerekçesi şöyle:
“Parti’nin söz konusu amaçları gerçekleştirmek için Anayasa dışı bir yöntemi uygulayacağına ilişkin herhangi bir kanıta da yer verilmemiştir.
Tüzük ve programında yer alan ifadelere dayanılarak partiye yaptırım uygulamak örgütlenme ve ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale oluşturur...” (K: 2008/1)
‘Jakoben liberalizm!’
Bu içtihada göre, DTP eğer PKK ile iç içe olmasaydı kapatılmazdı. Şimdi hangi liberal çıkıp da “Evrensel hukuk, şiddetle ilişkili partilerin de kapatılmamasını gerektirir” diyebilir?!
Kim çıkıp da “DTP’nin PKK ile ilişkisi yoktu!” diyebilir.
Onun için DTP’nin kapatılması evrensel hukuka uygundur. AİHM’nin Herri Batasuna kararında “İspanya’da özerklik var, onun için şiddet gereksizdir” diye bir ifade de yok; olamaz da zaten.
Liberal felsefenin en önemli özelliklerinden biri “hukukun üstünlüğü”dür. Siyasi gayeler uğruna hukukun ertelenmesi veya örselenmesi “jakobenizm”in özelliğidir. Liberaller böyle bir tavırdan sakınmalıdır.
Aksine, liberaller Kürt siyasi hareketine, evrensel hukuka uygun davranması için fikri
baskı uygulamalıdır.
Evet, bazen şiddetin uzantısı olan partiyi kapatmamak da ülkenin yararına olabilir. Ama bunun yolu Mahkeme’yi siyasi karar vermeye çağırmak değil, Anayasa’daki
parti kapatma rejimini gözden geçirmektir. Başkan Haşim Kılıç da bunu için
çağrı yapmıştı zaten.