Bingöl'de 33 askerimizin şehit edilmesi olayı aradan 16 yıl geçmesine rağmen hâlâ "karanlık" bir olaydır.
Bu konuda TSK hangi çalışmaları yaptı, hangi sonuçlara ulaştı bilmiyoruz.
Çünkü TSK bu tür olaylarla ilgili yaptığı çalışmaların sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmıyor.
Bugüne kadar onlarca karakolun basıldığı, yüzlerce askerimizin şehit edildiği olaylar var.
Bu olayların nasıl olduğu, olayda komutanların
ihmali var mı, sorumlular kimler vs. hiçbir şekilde açıklanmıyor.
Açıklanan tek şey olayın
PKK tarafından gerçekleştirildiği...
Her şeyi PKK yapıyor,
her taşın altından PKK çıkıyor,
her ihmalin neticesi verilen şehitlerin
katili PKK...
İyi de, bir baskının, katliamın ya da pusunun PKK tarafından yapılmış olması bizim sorumluluklarımızı ortadan kaldırır mı?
Şimdi şu 33 askerimizin şehit edilmesi olayına gelelim.
Burada o kadar karanlık nokta var ki...
Sonuçta 33 asker PKK tarafından şehit edildi.
Peki şahadet noktasına gelene kadar sorumluların hiç mi günahı yok?
Olay dışarıdan bakıldığında 33 askerimizin bir şekilde "
kurban" edildiği izlenimi veriyor.
Mesela bu olayla ilgili olarak TSK ne gibi soruşturmalar açmış, ne sonuçlara ulaşmış, sorumlular cezalandırılmış mı?
Şu sıralar 34. er ortaya çıktı ve konuşuyor.
Özetle diyor ki, "Bizi silahsız, korumasız yolladılar ve kurban ettiler."
Olaya, üzerinden 16 yıl geçtikten sonra
Ergenekon savcıları da Ergenekon bağlantısı olabileceğine dair deliller üzerine el attı.
Yani Ergenekon örgütünün PKK ile de ilişkisi olduğu üzerinden hareket ediliyor.
33 askerin şehit edildiği olaydan ölü taklidi yaparak yaralı kurtulan 34. er
Erdem Doğan da olayın Ergenekon ile bağlantılı olduğunu düşünüyor.
"Bile bile bizi kurban ettiler. İhmal yok, direkt kasıt vardı. Bizi korumasız, silahsız gece yola çıkardılar. Oysa emir vardı, korumasız eskortsuz, helikoptersiz yola çıkılmayacak diye."
Bu olayın PKK tarafından tek taraflı ilan edilen
ateşkes olayından sonra hükümetin
genel af çalışması yaptığı bir sırada gerçekleştirilmiş olması işin nirengi noktası.
Bu saldırıdan sonra genel af çalışması rafa kaldırıldı.
İşin garip tarafı, 33 erin yanında 34. er olarak bulunan ve kendini yere atıp ölü taklidi yaparak yaralı kurtulan 34. Er, yedi ay hastanede yattığı halde, hiçbir yetkilinin gelip de kendisine olayla ilgili bir şey sormaması...
Olayın bir numaralı görgü tanığına olayla ilgili hiçbir şey sorulmaması da ayrı bir karanlık nokta.
34. er, dönemin Jandarma Asayiş Bölge Komutanı
Necati Özgen'e "Bizi niçin silahsız yolladınız, emri siz vermiştiniz, niye bize sahip çıkmadınız" diye sorduğunu, komutanın tek kelime
cevap vermediğini, başını dahi kaldıramadığını söylüyor.
Bu olaydan on dakika sonra 34. erin evi telefonla aranarak tehdit ediliyor:
"Niye böyle konuşuyorsun, bu konuşmalarından dolayı öleceksin. Pişman olacaksın..."
Katliamı gerçekleştiren kişi Şemdin
Sakık'tı.
Şemdin Sakık şimdi cezaevinde.
Yani katil de elimizde ama olay karanlık!
Olayı soruşturan savcı "Olayın perde arkası var mı yok mu bilemem, olayda bir kasıt görmediğim için sorumlular hakkında ihmalden ötürü
iddianame hazırladım" diyor.
Bu kadar ihmal varken acaba bu iddianamenin akıbeti ne oldu?
Bilinmiyor.
Umarım Ergenekon savcıları bir sonuca ulaşır.