Siyasette ikinci bahar olmaz


8. Cumhurbaşkanı Özal bu ülke için bir fırsat oldu. Aynı zamanda kendisi için de Zamanın şartlarıyla ortaya çıkan ‘siyasi fırsatı’ Türk milleti için kullanmanın farkındalığı ile; Turgut Özal’ ın Türkiye’yi, içine kapalılıktan kurtarmayı, kabuğuna haps olmuş yasaklar ülkesi olmaktan çıkarmayı, Millet-Devlet bütünleşmesini sağlamayı, tabuları yıkmayı ve küçülen, global bir köy haline gelen dünyanın bir parçası haline getirmeye çalıştığını gördük. Ayrıca Rahmetli Turgut Özal, ‘Soğuk savaş’ tortularının beyinlerde hala yer tuttuğunun farkında olarak; ifade ve düşünce hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve teşebbüs hürriyetini haklı olarak Türk Milleti’nin de hakkettiği düşüncesiyle ilkleri gerçekleştiren bir lider olarak karşımıza çıktı. Gayretleri ve cesareti sayesinde Türkiye dünyayı, dünya Türkiye’yi gördü, tanıdı. Beyinlerdeki ‘bizden adam olmaz’ önyargısını Türk insanına anlattı ve de kabul ettirdi, ama maalesef ‘koltuk değneği’ ile siyaset yapanlara anlatamadı. Ömrünü böyle tamamladı. ‘Fırsat’ı olsa Çankaya’dan inecek tekrar icranın başına geçecekti. Aynı rüzgârı yakalayabilir miydi? Bilinmez! Ama şu gerçek! Siyasette ikinci baharı göremedi. Arkasından Hayatın gerçekliğinde, siyasi iktidarla birlikte aynı koronun elemanları siyasi hayatta rol aldı. Maalesef 28 şubat süreci ‘post modern darbe’yi gördük. Koalisyonlu Türkiye’yi yaşadık. Türkiye ve Türk milleti için kayıp yıllar… 4 aylık bir hapis döneminden sonra siyasi hayata adım atan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin ‘fırsatı’ olarak siyaset sahnesine çıktı. ‘Bizden de adam olur’ eşiğinden aldığı bayrağı meselelerimizi çözmek için ‘biz kendimize yeteriz’ cesareti ile bugünleri yaşıyoruz. Tek partili hükümetin iradesi ve getirdiği istikrarla birlikte İçeride ve dışarıda kronik hale gelmiş meselelerin üzerine teker teker gitmek siyasetin vazgeçilmezi olduğu herkesçe malum. Ancak her dönem siyasi ve ekonomik rant ile yaşayanların huzurunu bozan adımlar arka arkaya atılınca işin rengi değişti. Yaşanan gerginlikleri bu açıdan değerlendirmeye almakta fayda var. İçeride darbe heveslilerinin (Ergenekon Davası – KCK soruşturması ve terör saldırıları) üzerine kararlı bir şekilde gidilmesi kararı, birilerinin nasırına basıyor. Dış dünya ile ilişkiler olması gereken hale getirilirken (dünyanın ekonomik kriz yaşadığı dönemle birlikte Türkiye’nin siyasi ve Ekonomik notlarının pozitif olarak arka arkaya yükselmesi, Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri ve ticari ilişkilerde 7 ülkenin vizeyi kaldırması ) bile ‘oyun bozan’ ve ‘oyunu bozulan’ ların pek rahat olmadıkları/durmadıkları gün gibi ortada. Bütün bunlara ‘Demokratik açılım’ ile gelen Devletin halklarına (Türk, Kürt, Alevi, Dindar ve Gayri Müslimlere) uzattığı eli fazla uzun bulanlar ortalığı toz duman etmek için ellerinden geleni yapıyor. KCK soruşturması ve Demokratik açılımı engelleyici (CHP ve MHP’nin tavrını geçsek de, sadece DTP’nin halkların haklarını savunma adına çocukların eline verdiği taş yeter ) yönelik girişimler dikkat çekiyor. Rahmetli Özal’ın Millet-Devlet bütünleşmesini sağlamayı, tabuları yıkma düşüncesi paralelinde; Hükümet (Recep Tayyip Erdoğan) ‘ın son aylardaki ‘Demokratik açılımı – Milli birlik ve Kardeşlik projesini’ göz önüne alırsak sanırım mesele daha net çıkıyor ortaya. Tam da burada ‘siyasi irade’ (Hükümet) in kararlı olması önemli. Her şey çok güzel gidiyor, Türkiye dünyaya açılıyor, dünyadaki kredimiz yükseliyor, 22 Temmuz ve 29 Mart seçimlerindeki teveccühle hala iktidarız anlayışı kaybettirme noktasıdır. Ki! 2011 seçimleri için ‘birileri’ çoktan savaş baltalarını çıkarmış. Sokakları kaosa çevir, Asayişi sağlayamıyor diyerek iktidarı (hükümeti) ın elini kolunu bağla, partileri kapat ve erken seçim sayesinde hükümete yönelik tepkilerin yoğunlaştığı tam da bu sırada yandaş/benzeş partileri öne sür ve koalisyonlu günlere yelken aç… Bundan sonra ‘Türkiye’de ne darbe olur ne de muhtıra’ demek saflığı ile politikaya devam etmek, yapmak istediklerinizin ötesinde yaptıklarınızın ‘bedelini ödeme’ dönemini yeniden yaşama lüksü yok Türkiye’nin. Özal’lı yıllardan sonra gelen ‘post modern’ li yılları tekrar yaşamayalım. Doğru! Post modern siyasetçilerin de ikinci baharı yaşadığından bahsedemeyiz. Ama en azından tebaalarına bu konuda ‘post(allı) modern miras’ bırakmakta kararlı oldukları ortada. Fotoğrafın büyüğünü görmek, tarihin tekerrüründen ziyade tarih yapmanızı sağlar. Türk milleti adına biraz feraset, daha net daha kararlı siyasi irade lütfen. Siyasette ikinci bahar olmaz. Nitekim!
<< Önceki Haber Siyasette ikinci bahar olmaz Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER