ANAYASA Mahkemesi, başka türlü karar verebilir miydi?
Hayır veremezdi. Kararda hiçbir
sürpriz yok. Benim için sürpriz olan tek husus, kararın haftaya kalmamış olmasıdır.
Mahkemeler, var olan hukuk kurallarını uygulamak zorundadır, başka türlüsü olamaz.
Kaldı ki bu konu, mesela “
laiklik” gibi, otoriter ve liberal anlayışlara göre farklı yorumları olan bir kavram meselesi değildi.
Bir partinin
terör ve şiddetle “ilişkili” olup olmadığını tespit etmek, yorum meselesi değildir, maddi meseledir.
Daha önce de yazmıştım, mesela
terör örgütü ETA ile ilgili Bask partilerinin kapatılmasını
AİHM şu gerekçelerle haklı bulmuştur:
- Bu partiler terör örgütü ETA’nın
terörist stratejisinin araçlarıydı.
- Kapatma kararı uluslararası
toplumun terörü
suçlama iradesine uygundur.
- Bu partiler, toplumsal çatışma iklimini
teşvik ederek ETA’nın terör stratejisine
destek olmuşlardır.
- Bu partiler terörle ilişkisi açıkça bilinen kişileri yücelten propagandalar yapmıştır...
Kim çıkıp da DTP böyle değil diyebilirdi?!
Devlet hoşgörülü davrandı!
Aslında ‘devlet’in DTP’ye demokratik
siyaset fırsatı vermek için belli bir hoşgörüyle davrandığını söylemek bile mümkündür:
-
Başsavcı, son iki yıldır DTP’nin eylemleri için ek
iddianame hazırlamamış, böylece DTP’nin şiddet siyasetine daha fazla bulaştığı son iki yıl,
dava dosyasının dışında kalmıştır!
- Bu sayede, sadece iki DTP milletvekilinin vekilliği düşmüştür. Son iki yılın eylemleri için ek iddianame hazırlansaydı herhalde başta
Emine
Ayna ve başka isimlerin de vekilliği düşer, Meclis’te gurup kurmak imkânsızlaşırdı. Halbuki şimdi
Ufuk Uras’ın katılımıyla, yeni partileri grup kurabilecektir.
- Nihayet
Anayasa Mahkemesi de iki yıl süreyle dosyayı bekletmiş, adeta DTP’ye şans tanımıştır! Normalde bu tür partilerin davaları bir yılda sonuçlanıyordu.
- ‘Açılım’ sözü çıktığından bu yana askerin normal kontroller dışında büyük
operasyonlar yapmadığını, eylül ayında Meclis’ten
yetki çıktığı halde
Kuzey Irak’a önemli bir
sınır ötesi operasyon yapılmadığını da görmek gerekir.
Bütün bunların karşılığında,
PKK ve onun yandaşı DTP,
sokak eylemleriyle ve son Reşadiye katliamıyla
açılımı ve demokratik siyaseti tıkadı.
Sağduyu zamanı
Bütün bunlardan hepimiz
ders alarak şiddetten uzaklaşıp demokratik siyaseti geliştirmek için artık sağduyulu davranmalıyız.
- Evvela Mahkeme Başkanı
Haşim Kılıç’ın partilere yaptığı
çağrıya,
iktidar ve muhalefet diyaloğunun kurulmasına ve partiler rejimiyle ilgili
Anayasa değişikliği yapılmasına dikkat edilmelidir.
- DTP çevresi de artık sağduyunun önemini anlamalıdır. Meclis’ten topluca çekilmek, sokak gösterilerini
tahrik etmek, gerilimi daha da tırmandırmak gibi bir yola giderlerse, bundan herkes çok büyük zarar görür.
Güneydoğu’da özlemle beklenen ‘Açılım’dan ne kaldıysa o da çıkmaza girer!
Sağduyuyu güçlendirmek için, özellikle bölgedeki barolar, ticaret, sanayi, esnaf ve ziraat odaları; çeşitli
sivil toplum kuruluşları süratle DTP milletvekillerine
baskı yapmalıdır; Meclis’ten çekilmemeleri için... Meclis’te kalarak gerilimi düşürmek ve demokratik siyasetin önünü açmak için...
Dün
Kanal D’de Mehmet Ali Birand’ın sorusu üzerine,
Diyarbakır Baro Başkanı Av. Mehmet Emin
Aktar bir çağrı yaptı, DTP’li vekillerin
istifa etmemesini ve gerilimin düşürülmesini istedi; kendisini alkışlıyorum. Bu sesler artmalıdır.
Yine sağduyudan başka güvenebileceğimiz bir yol yok.