Apo’nun hücresi


Türk demokrasi tarihi açısından dün çok önemli bir gündü... Çünkü Ergenekon soruşturması kapsamında, darbe iddialarıyla ilgili ifadeye çağırılan... ... 2004 yılının Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek Beşiktaş adliyesinde “şüpheli” sıfatıyla ifade veriyordu... *** Peki... Ta elli bin insanın öldürüldüğünden söz edildiği Dersim’den bu yana askeri vesayet rejiminin en ağır sillesini yiyip, en büyük acılarını çeken Güneydoğu ne yapıyordu? Şanlıurfa, Şırnak’ın Cizre, Hakkâri’nin Yüksekova ve Ağrı’nın Doğubayazıt ilçeleri kaynıyordu... Toplumsal kargaşanın sebebi bölge halkının yaşam koşulları değildi, Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarıydı... Ülkenin Batı’sındaki tarihsel viraj, darbelerden en çok mağdur olan Güneydoğu’da sokağa dökülenlerin umurunda değildi. Hazin şartlarda yaşayan milyonlarca “yönetilen” insanın, daha iyi hayat koşulları ve demokratik gelişimden ziyade, yöneten ya da yönetmeye aday “tek adam”lara endeksli putlaştırma peşinde robotlaşarak bilinçsizce koşması, maalesef Şark’a özgü hazin bir komedi olmaya devam etmekte... *** Halkıyla değil, sadece “yönetmek” arzusuyla yanıp tutuşan bir siyasal ihtirasın kime ne faydası olabilir ki? Örneğin, Güneydoğu’nun büyük bir yoksulluk sorunu var. Ben hiçbir Kürt politikacının ağzından bölgesel kalkınmayla ilgili tek satır duymadım. Ayrıca DTP yerel yönetimlerde iktidar ama yerel iktidar imkânlarını kendi halkı lehine kullanarak ne kadar bölgesel bir ferahlama getirdi acaba? Yazıp, duruyorum... “Apo’nun hücresi” için hop oturup hop kalkan duyarlılığın, üç dönemdir DTP’nin elindeki Mardin-Kızıltepe’de açık kanalizasyon haline dönen Zergan Deresi için gösterildiğine şahit olmadım. Anladık, “önderlik” önemli, peki niçin sadece ve sadece önderlik önemli ama “halk” değil? Nihayetinde siyaset halkın mutluluğu için yapılmıyor mu ya da bunun için yapılması gerekmez mi? Üç dönemdir Kızıltepe halkının çirkef içinde oturmasına aldırmayıp, “eski hücre-yeni hücre” için sokaklara dökülmek ne kadar inandırıcı, ne kadar insani amaçlı? *** Siyasetçinin ihtirası yedikçe açılan baobab ağacı gibi... Ve kendi ikbali dışında hiçbir şey umurunda değil. Kendinizi yok sayıp, kişilerin siyasal ihtirası peşinde kul köle olduğunuzda gözünüz körleşiyor, aklınız da felç oluyor ve bunu görmez oluyorsunuz... Darbecilikle suçlanan paşaların yargıya gönderildiği gün, Güneydoğu’da kışkırtılan kargaşayı başka türlü anlamak mümkün mü? Sanırım, PKK, provokatif ortamı daha da gererek bir yandan DTP’yi kapattırmak, öte yandan da tek muhatap olarak Öcalan’ın alınmasını sağlamak istiyor... Kürt siyasetinin güvercinlerini güçlendirerek bu oyunu bozmak imkân dâhilinde iken, umarım bu tuzağa düşülmez... *** “Kürt Sorununu İnsanileştirmek” adlı kitabımda da vurgulamıştım: “Kürt Sorunu nasıl çözülür? Benim kısaca cevabım şudur: Fazla siyasileşmiş ve askerileşmiş bu meseleyi insanileştirerek. İnsanileşmeyi sağlayacak olan da hukuksallaşmadır. Çünkü siyasetin tek amacı var, insanı mutlu etmek... Yönetilenlere daha iyi bir yaşam sunmak... Bu olmayınca, bunca ölüm, bunca acı siyasetçinin ikbal kavgasına dönmekte... İnsan unutulmakta.”

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER