33 er olayındaki gerçekler


Necati Özgen geçenlerde tuhaf bir açıklama yaparak “33 er olayında hukuki sorumluluk bende değil ama taktik sorumluluk bende” açıklamasını yaptı. Ne demekse? Belli ki hukuki bedel ödemekten korkuyor; taktik sorumluluk bende diye de boş naralar atan mahalle kabadayısı gibi delikanlı komutan pozları vermeye çalışıyor. Özgen, yaptığı açıklamada, “Bir kere PKK’nın ateşi kestiği falan yoktu. Bu yalan. Saldırıları sürüyordu. Bizim de operasyonlarımız sürüyordu. Biz 21-24 Mayıs 1993 tarihleri arasında büyük bir operasyon yaptık. Çatışmalar sürüyordu. 24 Mayıs günü bu konvoyun yolu kesildi ve 33 erimiz şehit edildi. Ben ertesi sabah helikopterle olay yerine indim. Olayı duyar duymaz zaten birliklerimiz erlerimizi şehit eden ve bazı yolcuları da yanında götüren terörist grubu takibe almış. Biz bunları hemen kuşattık. Şiddetli çatışmalar yaşandı. 24-28 Mayıs 1993 tarihleri arasında bu grup ile civardaki diğer terörist gruplarla mücadele ettik (vurgu benim –EU). 33 erimizi şehit eden grubu çevirdik. 34 terörist ölü ele geçirildi. 25 personel kurtarıldı. Aynı bölgede Dağlıtepe Tugayı 55 teröristi ölü ele geçirdi. 33 erimizi şehit edenler etkisiz hale getirilmiş oldu” demiş. Oysa Bingöl’de, Karakoçan’da ve çevre köylerde gerek olayın birinci elden şahidi güvenlik güçleri gerekse yurttaşlar olayı hiç böyle anlatmıyor. Konunun daha iyi anlaşılması için olay yerine bakmak gerekiyor. Öyle zannedildiği gibi 300-400 teröristin biraraya gelip 50 kişiyi araçlardan indirip kaçırdıkları yer kuş uçmaz kervan geçmez bir yer değil. Karakoçan’a 25-30 km, Bingöl şehir merkezine de 15-20 km uzaklıkta. Görgü tanıklarının anlatımıyla PKK’lı teröristlerin yol kenarına inmesi öğlen saat 2.30 civarında olmuş. Yani 300-400 terörist öğle vakti yol kenarına kadar gelip, ikindi vakti onlarca aracı durdurup 50 kişiyi araçlarından indirip yolun sol tarafında bulunan bir köye götürürken olay yerine 20 dakika mesafedeki Bingöl’de konuşlu birliklerde hiç bir hareketlilik olmamış. Bölgede PKK’nın yol kesme haberi Bingöl’e ulaşınca Özgen Paşa’nın iddiasının aksine “hemen kuşatma” diye bir hareketlilik olmamış. Teröristler 50 kişiyi –ki içlerinde sivil birkaç kişi ile, o sırada otobüste bulunan bir de trafik polisi mevcut- aldıktan sonra iki-üç saat uzaklıktaki bir köye yürüyerek götürmüşler. Köyde bunları bir yerde bekletip pazarlık unsuru olarak kullanmak istemişler. Ancak böylesi bir pazarlığın mümkün olmayacağı anlaşılınca rehineleri köyden alıp bir kaç saat yürüdükten sonra başka bir PKK’lı grup ile buluşulmuş. Orada da 33 er şehit edilmiş. Kalan 24 kişiyi beraberlerinde götürmeye çalışmışlar. (Muhtemelen yine pazarlık unsuru olarak kullanmak amacıyla. Hatırlayınız Dağlıca’da da 12 eri şehit edip 8 eri de yanlarında götürüp propaganda/ pazarlık unsuru olarak kullanmışlardı.) 33 erin kaçırılışı ve şehit edilmeleri arasındaki zamanın en az 6-7 saat olduğu görgü tanıkları tarafından ifade ediliyor. Geri kalan 24 rehinenin kurtarılması da sabaha karşı 3.00-4.00 sıralarında gerçekleşmiş. Rehineleri de Özgen Paşa’nın iddia ettiği gibi kendi komutasındaki askerî birlikler kurtarmamış. Aksine, Bingöl’de konuşlu polis özel harekât birlikleri, askerî kanatta bir hareketlenme görmeyince isyan durumuna gelmişler. Bırakın bari biz gidip kurtaralım diye, biraz da metazori bir şekilde, gitmişler kurtarma operasyonuna. Bölgeye özel harekât birliklerinin geldiğini gören PKK üyeleri de, muhtemelen kendilerinden zayiat vermek istemediklerinden, 24 kişiyi serbest bırakmışlar. Yani, 24 kişi, girişilen bir çatışma sonucu kurtarılmamış. Bu noktada da Özgen Paşa yuvarlak anlatımlarla kamuoyunu yanıltıyor. Serbest bırakılan 24 kişinin de terörist diye öldürülme ihtimali doğmuş. Gece karanlığında özel harekât polisleri, PKK’lıların kendilerini tuzağa düşürebileceğini düşünerek, 24 kişiye, 100-200 metre kala teslim ol çağırısında bulunmuşlar. Anlatılana göre, kaçırılan trafik polisi durumu anlayıp, özel harekât polisi ile konuşarak 24 kişinin kurtulmalarını sağlamış. Rehineler kurtarıldıktan sonra dönemin Bingöl Emniyet Müdürü Kemal İskender Ankara’ya “rehineler özel harekât birimlerinin yaptığı operasyonla kurtarıldı” notunu geçip, bu not da dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin tarafından Meclis kürsüsünden kamuoyuna aynen bu şekilde duyurulunca Bingöl’de kıyamet kopmuş. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, Bingöl Polisevi’ne kadar gelen dönemin Tugay Komutanı, Kemal İskender’e “Ankara’ya çektiğin bilgi notunda neden 24 kişi ‘polis özel harekât birimi tarafından kurtarıldı’ notunu geçtin de güvenlik güçleri demedin” diye çıkışmış. Burada temel soru şu: Kurtarılan o 24 kişiyle neden kimse konuşmuyor? Bu konuda çok yakında yeni gelişmelere hazır olun. Yetkililere hatırlatmam gereken bir nokta, artık eskiden olduğu gibi “ben söylersem karine olur” devri kapandı. Kim ne anlatacaksa, gerçekleri ve sadece gerçekleri anlatmak zorunda. Yuvarlak laflarla, “taktik sorumluluk” gibi çerçevesinin ne olduğu belli olmayan kavramlarla olayların üstü örtülemez. Ayrıca Özgen Paşa’nın “sorumlular ceza aldı” açıklamasında belirttiği cezaların, ne kadar ve kimlere verildiği de açıklanmalı. Bu “cezaların” nasıl cezalar olduğunu öğrenince siz de şok olacaksınız.
<< Önceki Haber 33 er olayındaki gerçekler Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER