Mekke,
Arafat,
Müzdelife, Mina'da haccın meşakkatini yaşadıktan sonra
Medine'deyiz.
Milyonların hac öncesi ya da sonrası uğradıkları kutlu
belde...
Nebiler nebisine kucak açan ve sonsuza kadar O'na ev sahipliği yapacak olan şehir.
Medine'ye varınca hava serin olmasına rağmen içimiz bir kat daha ısınıyor.
Ensar'ın müthiş civanmertliğinin izleri sürüyor adeta.
Hicret ve hicranla başlayan Medine, Kabe'nin ev sahibi Mekke'nin fethini sağlıyor.
Vefa,
vefasız kalmıyor.
"Vefa insanı" Peygamber
Efendimiz, Medine'den bir daha geri dönmüyor.
Meftun olduğu o mütevazı evinde, dünya nimetlerini elinin tersiyle itiyor.
Ancak Medine'yi "
harem" bölgesine dahil ediyor.
Kıyamete kadar Müslümanlar'ın uğrak yeri haline getiriyor.
***
Medine, İslam'ın ilk devirlerinden ilklere ait halen çok sayıda iz taşıyor.
Üç kutsi mekandan ikincisi Mescid-i Nebevi, Cennet Bahçesi, Cennet'ül Baki, Kuba Mescidi,
küçük mescitler...
İslam'ın ilk
mescidi Kuba'da iki rekat namaz kılanın
umre sevabı kazanacağını beyan ediyor,
Allah Resulü.
İhram giymeden,
tavaf yapmadan, say yapmadan, saç kestirmeden...
Medine'de
Peygamber Efendimiz'in mezrası, sadece Müslümanlar'a has Medine çarşısı, Hz. Osman'ın kuyusu, Hz. Ebubekir'in
hurma bahçesi halen duruyor.
Halifenin hurma bahçesine soyundan gelen torunları bakmaya devam ediyor.
Burada birçok tarihi mekan varlığını sürdürüyor.
Soyağacı özenle korunmuş.
Enformasyon Bakanlığı'nın güler yüzlü bir görevlisi ile konuşurken, "Eyyup El Ensari'nin soyundan geliyorum" sözlerine şahit oluyoruz.
Neredeyse her taşın, her sokağın bir anısı var...
***
Medine denince akla gelen güzelliklerden birisi de şüphesiz, hurma.
"Mekke'den zemzem, Medine'den hurma" hacıların en çok
tercih ettiği kutsal yolculuğun hediyeleri arasında...
"Olmazsa olmazları" denilebilir.
Hurmanın yaklaşık 80 çeşidi var.
Türkiye'de daha çok "mebrun" türü biliniyor.
Bunlar arasında "acve" bizzat Allah Resulü'nün elleriyle diktiği bahçenin
ürünü.
Selmani Farisi'nin hürriyete kavuşmasını sağlayan bir bahçenin
ağaçları bunlar.
Yeri halen hurma bahçesi olarak varlığını sürdürüyor.
Bu ağaçlardan az miktarda ürün alınabiliyor. Dolayısıyla oldukça pahalı...
Medine'de bir hurma bahçesini ziyaret etmemiz mümkün oldu.
Mihmandarımız
Usame Türkyılmaz, hurmayı anlatırken "insana en çok benzeyen
meyve" olarak tanımlıyor.
Erkek ve dişi ağaçları mevcut, aynı bahçede olmak zorundalar.
Tohumla değil, insan gibi anneden alınan yavru ile ağaç elde ediliyor.
Yavru yetişkin hale gelene kadar annenin yanı başına dikiliyor.
Birlikte büyüyor.
İnsan ömrü kadar ömrü var. 70 ila 100 yıl yaşayabiliyor.
Bir diğer ilginç yanı da bu ağacın beyni var.
Tam tepesinde, yaprakları arasında.
"Beyin" kısmının tadı kelek kavun gibi, zarar verdiğinizde ağaç yaşayamıyor...
***
Türk hacılar için Medine'yi farklı kılan bir diğer husus da esnafın ya Türk olması ya da çoğunlukla
Türkçe de konuşabilmesi.
Mescid-i Nebevi'nin hemen yanı başındaki
alışveriş merkezi adeta "Kapalıçarşı" gibi.
Türkçe isimli dükkanlar, Türk çalışanlar.
Dolayısıyla alışveriş için Medine daha cazip geliyor.
Medine'de çok sayıda Türk de yaşıyor.
Tam sayıları bilinmiyor.
Ama sadece Türk Okulu'nda okuyan öğrenci sayısı bini buluyor.
Belki de Medine'nin Türkler'e bu kadar sıcak gelmesinde bütün bunların da rolü var.
Medine-
Hatay arası mesafe,
İstanbul-Hakkari'den kısa!!!
Kutlu
yolculuk ve izlenimlerini burada noktalıyoruz.
Allah gönülden isteyen herkese "haccı mebrur" nasip etsin!