Dindar bir aileden gelmiyorum. Annemle babam namazında niyazında insanlar değildi.
Ramazan aylarında bizim evde oruç tutulmazdı.
Ben ortaokuldayken,
sınıftaki bazı arkadaşlarımın teşvikiyle birkaç kez oruç tuttuğumu anımsıyorum.
Uykudan uyanıp sahura kalkmak bana güç gelmişti.
İple çektiğim
iftar vaktini daha çok sevmiştim.
Belki de iftar sofrasının zenginliğinden kaynaklanan bir duyguydu bu.
Bugün de iftar sofralarını severim, özellikle pastırmalı yumurta olduğu
vakitler...
Bir ara namaz kılmayı da öğrenmiştim.
Lisedeki ilk yılım olabilir.
Ankara’da,
Atatürk Lisesi’nde okuyordum.
Bir sınıf arkadaşım vardı, adı Ahmet olan. Babası,
emekli levazım albayıydı.
Namazında niyazında bir adamdı.
Yaz
tatilinde Ahmet’le bana namaz kılmayı öğretmişti.
Duaları
küçük bir not defterine yazmış, ezberlemiştim.
Ahmet’in babasının bizi ilk kez camiye, cumaya götürdüğü vakit nasıl heyecanlandığımı anımsıyorum.
Tatil dönüşüydü.
Rahmetli babam bendeki değişimi fark etmiş, anneme sormuştu, “Bu oğlan, Haso n’apıyor?” diye.
Vaziyeti öğrenince de, bana biraz sert bir dille bozuk atmıştı:
“Haso, sen bırak bu işleri de, git futbolunu oyna!”
Ben de futbolumu oynamıştım.
Evet,
dindar bir aileden gelmiyorum.
Ama dini bayramların bizim ailemizde de özel bir yeri olduğunu çocukluğumuzdan hatırlıyorum.
Bayram sabahları
erken kalkılırdı bizim evde.
Bayramdan birkaç gün önce Ankara’nın
Ulus semtindeki mağazalardan taksitle alınan ‘bayramlık’larımı giyerdim.
Babam da giyinir kuşanır, başköşedeki berjerine kurulurdu. Gidip elini öper, bayram harçlığımızı alırdık.
Bu hiç değişmezdi.
Komşularımız arasında da
harçlık verme alışkanlığı olan büyüklerimizi bilir, onları ziyaret edip ellerini öperek bayram harçlığımızı koparır, sevinirdik.
Kurban bayramlarında bir başka tuhaf alışkanlığımız ya da merakımız ise çevremizdeki bahçe ve arsalarda
kurbanlıkların kesilmesini seyretmekti.
Dini bayramlarda öğlen yemekleri genellikle bizim evde yenirdi. Çünkü babam Ahmet
Cemal ailenin kalan en büyüğüydü.
Ona saygının gereği olarak, annem Ayşe Cemal’in yakın akrabaları dahil genellikle bizim evde toplanılırdı.
Kocaman masanın çevresinde bir patırtı gürültüyle birkaç saatimiz geçerdi neşe içinde.
Babamın mutfakta pişmesine bizzat nezaret ettiği fırında but hiç eksik olmazdı o bayram sofrasından...
Bu arada sevgili babamın tatil günleri de iki buzlu kadehten oluşan öğle rakıları dini bayramlarda soframızdan uzak kalırdı.
Bayram deyince herkes bir şeyler anımsar, herkesin aklına bir şeyler takılır.
Yıllar geçtikçe, ilginçtir, ben de annemle babamı hatırlamaya başladım dini bayramlarda. Geçen yıl da öyle olmuştu. Midilli Adası’ndan onlara el sallamıştım.
Herkesin sevdikleri var.
Herkesin duyarlıkları var.
Herkesin kutsalları var.
Herkesin inançları var.
İnançsızlıkları var.
Kimse kimseye karışmasın.
Kimse kimseyi aşağılamasın.
Saygıyı, hoşgörüyü, tahammülü eksik etmeyelim birbirimizden.
Kendimizi ara sıra da olsa karşımızdakinin yerine koyarak düşünmeye, karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamaya gayret edelim.
Hiç kuşkunuz olmasın, hayat daha kolaylaşır o zaman...
Kurban Bayramınız kutlu olsun.
İyi tatiller.