Patrik Ergenekon ve Kafes üzerine neler diyor?


Fener Rum Patriği Bartholomeus, azınlıklara yönelik provokasyonlarla AK Parti Hükümetini yıkmayı hedefleyen Kafes Eylem Planı’na tepkili mi tepkili: “Aleyhimize provakasyon yaparak hükümeti devirmek, AK Parti’yi feshetmek istiyorlar. Bizim ne suçumuz var?” Bundan dört yıl önce Zoğrafyan Lisesi Mezunları Derneği’nin basıldığından söz ediyor Patrik: “Bizi korkutmak için yapıldığını düşünmüştük; Kafes Planı ortaya çıkınca” aradaki bağlantıyı kurmuş. Dünyanın her yerinde azınlıklara hoşgörü ve sevgiyle yaklaşmak demokrasinin gereğidir. Bunun dışında davranışlar mutlaka provokasyonlar sonucu yapılan eylemlerdir. Tarih bu tür, azınlıklara yönelik provakasyonlarla doludur. Gidin ‘30’lu yıllara! Nazi’ler ateşe verdikleri Reichstag (Parlemento) binası yangınını Yahudiler’in üzerine yıkmış, dünyanın en ırkçı Nüremberg Yasalarını çıkarmışlardı hemen ardından. Türkiye’de de cunta kafasıyla Naziler arasında büyük bi fark yok. Amaç insanları bir tornadan çıkarmak, herkesin uygun adım yürümesini sağlamak, kimsenin itiraz etmesine izin vermemek. Müslüman olmayan vatandaşlarımıza yönelik cinayet tasarılarıysa, tamamen iktidarı ve devleti acz içinde göstermek ve Ankara’ya el koyabilmek için kurulmuş bir tezgah. İnsanlar dilediklerince yaşasın hayır! İstediklerine inansın hayır! Özgürce sandığa gidip iktidarı değiştirsin ya da devam etmesine yol versin hayır. Ne olsun peki? İnsanat Bahçesi kurulsun hayvanat bahçesi örneği. Herkes kafese girsin. Ancak kafeste “adam edilip, beyinleri yıkandıktan sonra salınıverilsin.” Hoş geldin Desmond Morris... Hoş geldin 1984... Hoş geldin George Orwell... Hoş Geldin kimi amiraller... Merhaba Hüzün! BABAM 1911 DOĞUMLUYDU DERSİM’E GİDEN ASKERDİ! Babam CHP’liydi, diye başlıyor mektubuna Mehmet Özdemir Bey. “Askere güvenirdi, askerin sert olması gerektiğine inanırdı. İnönü hayranıydı. Askerin haksızlık yapmayacağına öyle inanmıştı ki, 12 Eylül döneminde, siyaseten aranır duruma düşen çocuklarını ısrarla ve gönül rahatlığıyla askere teslim etmek istiyordu... ‘Sizin terörle, cinayetle ilginiz yok, sorgular, serbest bırakırlar’ diyordu. Ta ki aileden bazıları sadece düşüncelerinden dolayı işkence görüp hapse atılana kadar. “Dersim’in köylerine girdiklerinde, sadece yaşlılar ve çocukların, bir de hayvanların kaldığını, gençlerinse kaçtığını anlatırdı. Köyde kalan herkesi meydana toplar, köyü ateşe verirlermiş. Hayvanların bağırarak yanan evlerden dışarı koştuklarını anlatırdı. “Dağları tararlarmış. Mağaralarda saklananları çıkarıp tek sıra kurşuna dizerlermiş. Hele bir seferinde iki kişiyi yakalamışlar. Diz çöktürmüşler yere, Kürtçe ağlayıp yalvarmaya başlamışlar. Asker arkadaşı tüfeğinin namlusunu doğrultmuş, babam eliyle itmiş arkadaşı tam ateş edecekken ve ‘yapma!’ diyerek iki kişinin ölmesine engel olmuş. “Askerler hayvanları kesip kavurma yaparlarmış, kavurmayı da sırt çantalarına tıkarlarmış. Arıların ballarını da alırlarmış; balları da eritip mataralara doldururlarmış. Aklımda bunlar kalmış sizin yazınız okuyunca hatırladım. Sağlıcakla kalasanız, teşekkürler. Mehmet Özdemir-Almanya, Nürnberg Böyle çok mektup var; e-posta var gelen. Babası, dedesi Dersim’e gitmiş, orada yaşadıklarını çoluğuna çocuğuna anlatmış. İnsanın yüreği dayanmıyor okumaya. Yaşayanlar, nasıl sürdürebilmişler hayatlarını onca yıl bütün bunlara tanık olduktan sonra... Çok güç olsa gerek çok! Aristo mantığıyla diyalektik arasındaki fark Sayın Ayla Unay, sık sık yazar ve beni yerden yere vurur. Son olarak da Başbakan’ın Müslüman soykırım yapmaz sözüne takmış. Bu lafın bilimsel olmadığını söylüyor. Aristo’nun dirilip titreyeceğini belirtiyor; “Müslümanlar soykırım yapmazsa, Kahramanmaraş, Dersim, Çorum birer ilüzyondur, suçluları Budist falandır. İmralı’daki Müslüman... Sizin desteklediğiniz zihniyet bu işte!” Bakın Ayla Hanım, Aristo mantığı düz mantıktır. Söylenen bir söze salt Aristo mantığını uygularsanız sonuç yanlış çıkar. Diyalektik, yani tez, anti tez, sentez üçlemesiyle yalklaşırsanız doğruyu bulursunuz. Ulusların çıkarlarını, o ulusları yönetenler korur. El Beşir’in ne olduğunu Başbakan bilmez mi? Bilir elbet. Ama Türkiye’nin, Sudan’la, çok önemli doğal gaz, petrol, inşaat, ihracat gibi milyonlarca insanı dolaysız ilgilendiren ilişkileri var. El Beşir’e hakaret ederseniz, kazancınız ne olur? Bugün Avrupa’nın nice insan hakları savunucusu devletleri (!) en başta Fransa olmak üzere, ağızlarından salyalar akarak Sudan’a girmenin, orada iş tutmanın yollarını arıyorlar. Diplomasi biraz San Tzu biraz da Makyavelist olmayı gerektirir hanımefendi. Salt Aristo mantığıyla sorunlara yaklaşırsanız, tabloyu bütünüyle göremez sadece bir köşesine dalar gidersiniz.
<< Önceki Haber Patrik Ergenekon ve Kafes üzerine neler diyor? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER