MEKKE
Yeryüzünün en kıdemli evi (Beyt-i Atik)
Kâbe adeta ziyaretçi akını altında...
Yeryüzünün en kıdemli evi (Beyt-i Atik) Kâbe adeta ziyaretçi akını altında.
Heyecanlı gönüller,
umre ve ardından Hacc farizasını yerine getirmek için etrafında güvercin gibi çırpınıyorlar.
Kâbe, Müslümanlar'ın kıblegâhı, Hz. Adem'den bu yana inananların etrafında
tavaf ettiği, kutsal mekân...
Peygamberler eliyle inşa edilen ve onların davetiyle her daim saygı ve sevgiye mazhar olan,
ibadetin en efdal olduğu yer.
Haram
belde, emin belde, kutsal şehir
Mekke...
Bütün şehirlerin anası, "Beytullah'ın" ev sahibi.
Suudi
Arabistan Enformasyon Bakanlığı'nın davetlisi olarak bizler de Mekke'deyiz.
Milyonların heyecanını paylaşmamak mümkün değil.
Resmi davetli olmamıza rağmen, Mekke'ye ulaşmak kolay olmuyor.
Ama hacc aynı zamanda bir
sabır imtihanı.
Hacc, bedenen ve madden yapılan bir ibadet olmasına karşın, her niyetin içine "Allah'ım bunu bana kolaylaştır" kısmı ekleniyor.
Gerçekten önemli bir ayrıntı. Büyük ihtiyaç.
Bir de buna "ihram yasakları" eklenince, zaman kaybının çıldırtan etkilerine de direnmeniz zorlaşıyor.
Hacıların dillerine pelesenk ettikleri söz "hacı sabır" açık bir tecrübenin ürünü.
***
Mekke'yi yaklaşık 8 yıl önce de yine bir gazeteci olarak görme fırsatı elde etmiştim.
Bu kadar kısa sürede bu kadar değişiklik beni şaşırttı.
Tavafın daha rahat yapılabilmesi için
Zemzem Kuyusu'na inen yeri kaldırmışlar.
Artık tavaf bitince kuyunun olduğu yere inemiyorsunuz.
Kâbe'ye girişimiz
Fetih Kapısı'ndan oldu.
Muhteşem Kâbe'nin hemen arkasına denk gelen devasa Zemzem Tower ikinci bir hayal kırıklığıydı.
Manevi dünyaların kapılarına bu kadar yakın olunan bir mekânda, maddeye ve dünyaya meylimizin yüzümüze çarpan tokadı gibi bu kuleler.
Keşke Kâbe onları görmüyor olsaydı...
Daha önceki ziyaretimde çok daha uzun süre Mekke'de kalmış ve tavaf fırsatı bulmuştum.
Bu gidişimde farklı olanlardan birisi de grip nedeniyle insanların taktıkları maskeler oldu.
8 yıl içerisinde değişen mekânlardan bir diğeri de "Safa ve Merve."
Artan hacıların ihtiyaçlarına
cevap verebilmek için tepeler biraz tıraşlanmış.
İkinci kat inşa edilmiş...
Tabii hiçbir şey, "tevekkül abidesi" Hz. Hacer anamızın yavrusu için çırpınışlarını hissetmeye engel değil.
Peygamberimiz'in atası, boynuna
bıçak dayalıyken bile "itaat insanı" Hazreti İsmail'in ayaklarında patlayan "Kevser suyu" Zemzem'i ve doyumsuz tadını da hiçbir şey gölgeleyemiyor.
Hazreti İbrahim'in yeniden inşa ettiği Kâbe'yi ilk gördüğünüzde, eteklerine tutunup yakardığınızda duyulan his hiç değişmiyor.
Bir yavrunun annesinin sinesine sarılmakta duyduğu güven ve mukabil şefkati, "Beytullah"ta kat kat hissetmek mümkün.
"Beyt-i Mamur"un izdüşümünde, "Kürsü"nün altında insanın tavafla, zamandan ve mekândan soyutlanıp adeta "melekleştiği" anlar bunlar...
--
Bu yıl hacılar, Kurban Bayramı'nın cumaya denk gelmesi nedeniyle "Hacc-ı Ekber" yapmış olacaklar.
Onları bekleyen bir diğer
sürpriz de Mekke,
Arafat ve Mina'ya "terviye" günü yağan yağmur oldu.
Rahmet gecelerinin rahmetle buluştuğu saatler.
"Terviye" hacı adaylarının arife günü Arafat Vakfesi'ne durmak için yola koyuldukları gün.
Şüphesiz ihram altında, çadırda şartlar biraz daha ağırlaşmış oldu.
Yağmura ve sele hazır olmayan
sokak ve caddeler su altında.
Otel lobisinde saatlerdir Arafat'a doğru yola çıkmayı bekliyoruz.
Ne zaman yolların açılacağı ise belli değil...
O'na ulaşma yolunda hacıların sabır imtihanı daha da pekişti.
Ama "rahmet zahmettedir..."