Son birkaç gün içerisinde
İmralı-
Kandil-
İzmir hattında DTP merkezli tuhaf olaylar yaşanıyor.
Yıllarca yalnızlıktan şikâyet eden
Öcalan bu kez de 'yerim dar' demeye başladı. Sırf bu yüzden bazı şehirlerde olaylar çıkarsa şaşırmamak lazım. Üstüne bir de açıklama yaptı ve DTP yöneticilerine 'Batı'ya gidin' talimatı verdi.
Öncelikle şunu not etmek şart. DTP yönetimi empati yapmaktan ısrarla uzak duruyor. Eğer siz
PKK bayrakları ve PKK ile özdeşleşmiş kıyafetleri çocuklara giydirip
zafer işareti yaptırarak İzmir'de
konvoy yaparsanız
kontrol edilemeyen olaylar olur. Hiçbir aklı başında DTP yöneticisi bunu düşünmedi mi yoksa gerçekten istedikleri bu tip olayların çıkması mı? Yetmedi
Aysel Tuğluk 'O zaman biz de Diyarbakır'a kimseyi sokmayız' diyerek daha büyük bir
tartışma doğurdu. Bu açıklamanın kabul edilebilir hiçbir tarafı yok.
Bu esnada
Türkiye Gazetesi'ne
röportaj veren PKK
elebaşı Murat
Karayılan da tahrikkar açıklamalar yaparak bu tabloya tuz biber ekti. Habur'da bayrak açanların kendilerinden olmadığını söyledi. Nedense bu açıklama
karakol baskını sonrası 'eylemi bizimkiler yapmadı' ya da 'o mayınları biz koymadık' açıklamasını hatırlattı. Kusura bakmasınlar ama artık Türkiye'de kimse bu tip şark kurnazlıklarını yemiyor.
Hem Kandil'i hem de DTP'yi kontrol eden Öcalan'ın kafasında şöyle bir
yol haritası var: Kendisi özgür olacak, koşulsuz af çıkacak ve adı ne olursa olsun fiilen bir federasyon olacak. Dağdan inenler de maaşlı güvenlik görevlisi olacak. Kendi kafasında kurduğu pazarlık masasına yine kendisi oturmak istiyor. Bu amacına ulaşabilmek için de hem PKK yönetimine hem de DTP liderlerine ortamı gerecek açıklamalar yaptırıyor. Böylece 'bakın biz fiilen zaten bölünmüşüz' görüşüne
destek bulmuş olacak. Bu yol haritasından ülkenin hayrına bir şey çıkar mı?
Tutukluları ziyaret adetten midir?
Dikkatinizi çekmiştir.
Ergenekon soruşturması başladığından bu yana yolu bir şekilde Beşiktaş'taki mahkemeye düşen askeri
personel için olağanüstü
güvenlik tedbirleri alınıyor. Önce gelmemek için direten muvazzaflar başka çare kalmadığını görünce koruma kalkanı altında ifadeye çıkıyor.
Beyaz bir minibüsten inen onlarca asker ikişerli sıra olup kol kola giriyor. Aradan sanıklar geçiyor. Aynı seremoni her seferinde tekrar ediliyor.
İhbarcı subayın mektubunda vardı.
Albay Dursun Çiçek'in evini aramaya giden ilgili subayın da 'yiyip içip
vakit öldürdükten sonra' görev yerine dönerken 'biz adamımızı böyle koruruz' dediği iddia ediliyordu.
Yine hatırlanacağı gibi faili meçhullerle ilgili tutuklanan ve 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen
Kayseri Alay Komutanı
Cemal Temizöz hâlâ görevinin başında. Üstelik on aydır
tutuklu. Avukatlık masrafları da Jandarma'dan ödeniyor. Evinde 52
el bombası ve çok sayıda
silah bulunan Yarbay
Mustafa Dönmez de görevde tutuluyor.
Oysa
sivil memurlar ya da polisle ilgili en ufak şaibeli iş olsa en azından 'soruşturmanın salahiyeti açısından' açığa alınır. Nitekim Emniyet Genel Müdür Yardımcısı
Emin Arslan ve
Sakarya Emniyet Müdürü Faruk Ünsal tutuklandıktan sonra açığa alındı. Başka örnekleri de mevcut.
'Destek' olarak algılanabilecek tavırların en dikkat çekeni ise şüphesiz 3
Eylül 2008 günü '
Genelkurmay Başkanı Emriyle'
Kandıra Cezaevi'ne yapılan ziyaretti.
Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi, o dönemde tutuklu olan
emekli orgeneraller Hurşit
Tolon ve Şener Eruygur'u 'TSK adına' ziyaret etmişti. Bu ziyaret de Genelkurmay web sitesinden yayınlanmıştı.
Bunları neden hatırlattık? Malum olduğu üzere çetenin 'Bamya' adını taktığı
Hava Kuvvetleri eski Savcısı Albay Zeki
Üçok sahte
çürük raporu hazırlayan bir örgütün üyesi olmak ve yağmaya teşvikten tutuklanmıştı. Ayrıca
hipnoz ve işkenceyle ifade aldığı gerekçesiyle uzun süre kamuoyunu meşgul etmişti.
Albay
Cengiz Köylü de
Ergenekon soruşturması kapsamında Karargah Evleri soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. Her ikisi de açığa alınmamıştı.
Biz Ankara'nın toz
duman gündemleriyle uğraşırken geçtiğimiz hafta ilginç bir
trafik yaşandı.
Hasdal Askeri Cezaevi'nde tutuklu bulunan albaylara 'resmi' ziyaret yapıldı. 13
Kasım günü 'Hava Kuvvetleri' adına gelen
heyet tutuklu bulunan albayları ziyaret etti. Ne konuştuklarını bilmiyoruz ama bu ziyaretin bizatihi kendisi, önceki örneklerle birleşince ortaya net bir resim koyuyor. Üstelik yoruma bile ihtiyaç bırakmayacak kadar açık bir resim..