Beyler, yeni bir dalga ile üzerimize gelmelerine fırsat vermeden çok hızlı hareket etmeliyiz.
2011 için hazırladığımız
iktidar ortaklıklarının ve koalisyonun önünü açmak için demokratik
açılım da kullanarak her türlü provokasyonu yapıp iktidarın yara alması sağlanacaktır.
Demokratik açılım konusunu kaşıyıp iktidar aleyhine köpürtmeliyiz. O
kavgalı
Meclis görüntülerini özlemiştik. İktidar ile muhalefet birbirine girmeli, ortalık toz
duman olmalı. Eğer birbirlerine girerlerse kendi dertlerinden bizimle uğraşamazlar.
Şimdilik istediğimiz gibi kavga başladı. Meclis'teki görüntüler iyi oldu. Hazır
halk tam ne olduğunu anlamadan
toplumu iktidarın üzerine saldırtarak olayı bir halk çatışmasına çevirmeliyiz.
Benim her zaman savunduğum bir şey vardır. Sokağa hakim olan devlete de hakim olur. Sosyal yönden hazır olmayan halk kitleleri "vatan elden gidiyor, şehitlerimizin kanı, gazilerimizin madalyaları geri verilecek" gibi sloganlarla,
sokak yürüyüşleri ile 2011 için yükselen değer ve aşırı milliyetçilik üzerine oynayacağız.
Bizim için en önemli hamle açılımlarda hükümeti hızlı hareket etmeye zorlamak olmalı. Ne yapıp edip onları hazırlıksız yakalayıp hata yapmalarını sağlamalıyız. Böylelikle ülkenin batısında ve doğusunda oy kaybetmesini sağlamış oluruz. Batıdakiler demeli ki "bu hükümet hiçbir kırmızı çizgiyi gözetmiyor." Doğudakiler de demeli ki "
örgüt sayesinde bu hakları kazanıyoruz..."
Yani demokratik açılım tamamlanmadan etnik
açılımı da dayatmalıyız. Bu gerilimde
bölge halkının kazanımları örgütten bilmesi için gereken desteği
yandaş medyamızla beraber bize çalışan
sivil toplum kuruluşları da verecek. Şimdi asıl gerekli olan demokratik adımların önünü tıkayıp hükümeti diğer marjinal açılım tekliflerine zorlamalıyız.
Bir de yapmamamız gerekenler var. Kendi elimizle idam fermanlarını hazırlayıp ipi boynumuza biz geçiriyoruz. Birbiri ardına yaptığımız açıklamalarla
gündem oluşturacağımıza aleyhimize yeni gündemler oluşturuyoruz. Asıl önemlisi de reisin açıklamalarının hepsinin üzerine tuz biber ekmesi...
Efendim. Reis kafayı taktı mı bırakmaz. Kasımpaşalı. "Çekip gitmem,
şapka mapka..." Papatya falına bakacak halimiz kalmadı.
Bakın rezil olduk. Çıkarttığımız bilim dergisinde "Yaratılış safsatası" diye
manşet atılmış. Bu manşeti atanlar bir
Müslüman toplumda yaşadığımızı bilmiyorlar mı? Bir taraftan din karşıtı olmadığımızı millete empoze ederek kandırmaya çalışırken, diğer taraftan bu manşet! Şimdi bizim din karşıtı olduğumuzu fark edenleri nasıl ikna edeceğiz? Biz "bölücü örgüte karşıyız" dediğimizde bu adamlar bölücü başı ile çekilmiş resimleri karşımıza koymadılar mı? Ne yapsak aleyhimize oluyor.
Haklısınız her gün bir kepazelik çıkıyor. Ortalık bize bağlı partinin binasında çıkan dinleme kayıtları ile çalkalanıyor. Madem dinlediniz, kayıtlarını hâlâ niye parti binasında tutuyorsunuz? Tuttunuz diyelim bir de salak gibi gazetede niye basıyorsunuz? Yok canım bu aptallar adam olmayacaklar.
Dinleme tarihlerinin yapıldığı zamanlara bakılırsa bizim Sarı'nın işi olmalı. Ama belli olmaz belki de kayıtları yaparak bunlara veren kişi adadaki dinleme işlerini takip eden
sendika başkanıdır.
Millet o konuyu biraz unuttu. Birileri kalkıp o tarihte alınan Macellan dinleme cihazları ile onların monte edildiği minibüsler nerede diye sorsa o zaman hapı yutarız. Her gün erkenkondu
davasında adamlarla birbirine girerek malum cinayeti bina baskınını bir türlü örtemiyoruz. Katilimiz deli numarası yaptı olmadı, köpek taklidi yaptı olmadı, hakime
hakaret etti olmadı, şeriatçı sloganlar attı olmadı. Daha ne yaptıralım?
Ortalığı birbirine kattık olmadı. Onun üzerine babasını yönlendirip dincilerle birlikte görüntü vermesini sağladık olmadı.
Anne babası akıllı çıktı. Tuzağı fark ettiler. Katilimiz bizi ufak ufak aba altından tehdit etmeye başladı. Bu
katilden nasıl kurtulacağızı düşünmemiz lazım. Eğer katil bir
itirafta bulunursa bir daha asla...
Katil itiraf etmedi ama itiraf eden bir çakal çıktı. Kontrolü gittikçe kaybediyoruz. Bu davanın daha fazla uzamaması lazım.
İnternet işi de gündeme
bomba gibi oturdu. Yıllar önceki
eylem planlarında vatan delilerinin aleyhine hazırlayıp Şah Veli'ye dağıtımını yaptırdığınız işler de ortaya çıkıyor.
Dostlarımıza
ihraç istemiyle dava açılması hesapta yoktu. Bu çok kötü oldu. Demokratik hukukun üstünlüğü adına çalışıldığını zannedenleri korkutup ürkütmek için içlerinden birini öyle atmıştık ki, hem iktidara karşı kızgınlık uyandırmış hem de onun yolunda gitmek isteyen insanlara gözdağı vermiştik. Ama ya şimdi...
Bizimkiler korkar hale geldi. Elde ettikleri imkanları kaybetmemek için onlar da bizi satarlar. Terfilerini önlediğimiz gibi şu davaya bakanları bu yılın sonuna doğru göndermeyi başarabilirsek belki kurtulabiliriz...
(Bu konuşmalar STV'de yayınlanan Tek
Türkiye dizisindeki karanlık kurula aittir.)