"İhbarcı" ya da "
muhbir"
subay diyorlar ondan bahsederken. Niçin?
AK Parti hükümetini devirmeyi,
Gülen Hareketi'ni silahlı
terör örgütü gibi göstermeyi ve Alevî-Sünnî çatışmasını çıkarmayı hedefleyen
Dursun Çiçek imzalı millete
komplo belgesinin orijinalini
Ergenekon savcılarına gönderdiği için...
Meçhul subay, gönderdiği ikinci mektupla yeniden gündemde...
Meşum planı hazırlayanların kara propagandaya devam ettiğini, aynı ekibin "millete ve hükümete komplo" belgesi ile birinci mektubun muhtevası üzerine "güvensizlik" damgası vurmak için yeni projeler geliştirdiğini ileri sürüyor.
Ayrıca...
Söz konusu ekibin internet siteleriyle ilgili hazırladığı "andıç" belgesini de iliştiriyor ikinci mektuba...
Bu belgede ilginç bir ayrıntı var.
Birinci mektupta isimleri zikredilen karargâhta görevli askerî personelin mezkûr andıç belgesini peşi sıra paraf ettikleri görülüyor.
Listenin en sonunda da dönemin
Genelkurmay İkinci Başkanı
Orgeneral Hasan Iğsız'ın el yazısıyla düştüğü bir not yer alıyor:
- Sayın komutana arz...
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a sunulduğu anlaşılan belge, planı hazırlayanların nasıl bir "hiyerarşi" içinde yer aldığını gösteriyor bize.
Hâl böyle olunca da gözler
Başbakan Erdoğan'a çevriliyor ister istemez.
Neden?
"Açığa çıkan bunca belgeden sonra nasıl bir tavır sergileyecek acaba?" diye...
Aynı şekilde...
Başbuğ'un izleyeceği yol ve yöntem de büyük merak konusu.
"Genelkurmay Başkanı, karargâha sirayet etmiş bu yapıyı
tasfiye edecek mi?" sorusu zihinleri kurcalıyor sürekli.
Şüphesiz kafalardaki soru işaretlerinden biri de
meçhul subayın kimliği.
Kamuoyu, bu isimsiz subayı merak ediyor şimdi.
Sadece kamuoyu mu?
Değil elbette...
Sabah gazetesinde yayınlanan bir habere göre Genelkurmay da, Emniyet de, Milli
İstihbarat Teşkilatı (MİT) da bu subayı bulmaya çalışıyor.
Örneğin...
Genelkurmay, karargâhtaki personelin
telefon görüşmelerini baz istasyonlarını mercek altına alarak araştırıyor.
Emniyet, birinci mektubun Ankara'dan nasıl gönderildiğini tespit etmek amacıyla
kamera kayıtlarını inceliyor.
MİT de mektubu kimin yazdığını bulmak için "içerik analizi" yapıyor.
Özetle...
Kurumların,
ıslak imzalı orijinal belgenin dehşetengiz muhtevasından ziyade ihbarları yapanın kimliğiyle ilgilendiği anlaşılıyor.
Peki, bu atmosferde meçhul subay ortaya çıkar mı?
Biraz zor. Belki yıllar sonra kim olduğunu açıklayabilir.
Tıpkı...
Amerikalı gazeteci Bob Woodward'a verdiği bilgilerle Watergate Skandalı'nın ortaya çıkmasını sağlayan ve kim olduğunu 30 yıl sonra açıklayan "Derin Gırtlak" gibi...
2008'de ölen FBI'ın iki numaralı adamı Mark Felt, derin gırtlak olduğunu 4 yıl önce açıklamıştı.
Woodward'ın, 1972'de Demokrat Parti'nin merkez binası Watergate'teki bir
hırsızlık olayını Felt'in verdiği bilgiler ışığında derinleştirmesiyle patlak veren Watergate Skandalı, 1973'te dönemin ABD Başkanı Richard Nixon'ın
istifasıyla sonuçlanmıştı.
Cumhuriyetçi Nixon'ın günahı nedir?
- 1972 seçimleri öncesinde Demokrat Parti'nin
genel merkez telefonlarını CIA'in yardımıyla dinletmesidir.
Bu operasyondan sonra Nixon ikinci kez başkan seçilir; ama skandalın ayyuka çıkmasından sonra istifa eden ilk başkan olarak
Amerikan tarihine geçer.
Sonuç?..
Meçhul subayın kim olduğu önemli değil aslında.
O, Türkiye'nin demokratikleşmesine yaptığı katkıdan dolayı büyük bir saygıyı daha şimdiden hak ediyor.
Galiba milletimiz de sessizce onu bağrına basmış durumda.