‘
Petrolü
kontrol ederseniz, ulusları kontrol edersiniz.
Yiyeceği kontrol ederseniz, insanları kontrol edersiniz.’
Bu sözler herhangi bir
komplo teorisyeninin ağzından çıksa, aldırmaz geçersiniz.
En fazla, tarım politikaları üzerine
geyik çevirirken,
ucuz bir argüman olarak kullanırsınız.
Bir de, Deniz
Baykal’ın dört elle sarılacağı siyasi bir slogan işlevi görebilir.
Ama dün Baykal mevzuya girdiği halde, böyle bir slogan atılmadı grup toplantısında.
Belli ki, bu parlak sözlerden CHP’liler henüz haberdar edilmemiş.
O zaman benden duysunlar.
Dış politikanın
efsane oyun kurucusu Henry Kissinger’a atfediliyor bu sözler.
Daha şimdiden, üzerine koca bir kitap bile yazıldı.
William Engdahl, üşenmeyip 330 sayfa karalamış.
Kitabının adı, ‘Ölüm Tohumları’.
Geçtiğimiz haziran ayında Türkçe’ye çevrilip, kitapçı raflarındaki yerini aldı.
Engdahl, ‘Genetiği değiştirilmiş
tohumların arkasındaki karanlık oyunlar’ı ifşa ettiği iddiasında.
‘Amerika’nın bir avuç
yönetici eliti, tüm dünya insanlarının kaderiyle oynuyor’.
Büyük bir iddia!...
***
Petrol savaşlarıyla geçen koca bir yüzyılın yorgunluğunu henüz üzerimizden atamamışken, işte yeni bir savaş yüzyılının eşiğine geldik.
Dünya barışı, yepyeni bir tehditle karşı karşıya.
Küresel güçlerin yeni yüzyıldaki savaş alanı,
yiyecek...
Petrolün yerini,
gıda alıyor.
Nükleer silahların yerini de,
ölüm tohumları.
Ölüm tohumlarından kasıt, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO).
Biyo-teknoloji laboratuvarlarında üretilen genetiğiyle oynanmış tohumlara, ‘Terminatör’ deniyor.
Kimilerine göre ise, Frankeştayn adı daha uygun.
Çünkü, tek kullanımlık tohumlar bunlar.
Genetik mühendisleri, tohumların gen yapısını değiştirerek doğada bulunmayan yeni türler üretiyor.
Onun için ‘Frankeştayn’...
Mısır, soya,
pamuk ve pirinç gibi
doğal türlerin de her ortamda ekilip, daha fazla verim alınmasını sağlıyor.
Terminatörler, doğal tohumlara nazaran 10 kat daha üretken,
besin değerleri de daha yüksek.
Ama insan sağlığına etkileri spekülasyona açık, hala ‘zararsız’lığı kanıtlanmaya muhtaç.
Hem ‘terminatör’le elde edilen
ürün çekirdeğinden yeni tohumluklar da çıkmıyor.
Çekirdeği kısırlaştırıyor yani, bu yüzden ‘terminatör’.
Dolayısıyla tarımı, biyo-teknolojiye bağımlı hale getiriyor.
Çiftçi, her defasında yeni tohum almak zorunda.
Biyo-teknolojiye sahip ülkeler ve şirketler ise, zaten sayılı.
Tedarikçiler tekel durumunda ve dünya tarımını kontrol etme imtiyazına sahip olacaklar.
Komplonun çıkış noktası, tam olarak bu!...
***
Yiyeceğimizi hangi güçler kontrol edecek?
Engdahl, bu sorunun cevabını bulmuş.
Diyor ki; birkaç
Amerikan gıda devi...
Kissinger’ın takipçisi o Amerikalılar, 50 yıldır bu projeye
hazırlık yapıyormuş.
İkinci Dünya
Savaş’nın hemen ardından başlamışlar çalışmaya.
Rockefeller ile Monsanto, başı çekiyormuş.
Tezgâhlarını kurabilmek için, 50 yıldan beridir çevirmedikleri karanlık
dolap kalmamış.
Siyaseti manipüle etmişler, kamuoyunu yönlendirmişler, kanunlar çıkarttırmışlar, düzenlemeler yaptırmışlar.
Hatta GDO’nun insana ve tarıma faydalarını anlatan düzmece
deney raporları bile hazırlatmışlar.
Ticari karlılığına herkesi inandırmak için gizli kampanyalar yürütmüşler.
Aksini söyleyen bilim adamlarını susturup, araştırma sonuçlarını bütün dünyadan saklamışlar.
Dan Brown’un romanlarını aratmayan maceralarla dolu bir kurgu içinde anlatıyor, Engdahl.
Paranoyaysa paranoya, komploysa komplo...
Tek bir
küçük harf yok içinde.
Tamamı kapital, tamamı büyük ses...
Ufak atmamış.
Klasik dünya hakimiyeti teorilerine yenilerini eklemiş.
Kara hâkimiyeti,
deniz hâkimiyeti, merkez
bölge türü konvansiyonel yaklaşımları, bugünden tezi yok, derhal çöpe atın.
İşte size, son moda strateji oyunu kavramları;
Altın pirinç hâkimiyeti,
buğday tohumu bölgesi, ışıldayan pamuk kontrolü...
Kitabı okurken Kissinger’ın dahiyane teorisini hep aklınızda tutun.
Unutmayın; ‘Yiyeceği kontrol eden, insanları da kontrol eder’.
***
Malum, GDO’nun Türk tarımında da kullanılabilmesi için bir yönetmelik yayımlandı.
Ufak ufak tartışmaya başladık konuyu.
Baykal, gıda hareketleri, ziraat odaları seslerini yükseltmeye başladı.
Olayın ticari
rekabet boyutu da var.
Fakat kimse, daha Engdahl’ın bize haber verdiği asıl tehlikeye uyanmadı.
Oysa, oldum olası komploya bayılan bir
toplum olarak, bu ‘gıda savaşları’ teorisine çok fena sardıracağımızdan eminim.
GDO’lar üzerinden yeni bir dünya savaşına girişir miyiz, orasını bilemem.
Ama, iç siyasette kızılca kıyamete hazır olun!...
Islak
imza belgesi ve dağdan iniş tartışmalarından sıkılırsak diye, endişeye kapılmayın artık.
Bize, yeni ve sıcak bir
kavga mevzusu daha geliyor.